Arşivler

Mart 2009 ayı için tüm yazılar

Muhsin Yazıcıoğlu’nu Kaybettik…Üşüyoruz…

Mart 28, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Allah Teala rahmet eylesin…
Mekanı cennet olsun..
Allah cc. yakınlarına, milletimize ve sevenlerine sabır ihsan eylesin.
Amiiiin.
ÜŞÜYORUZ..
 

Çelik kanatları kırılınca
 
Demir kuşların
 
Anka kuşu gibi kanatlanır
 
Gelir sandık
 
Kardelen misali
 
Buzlar altından başını
 
İnatla uzatır
 
Kartal gözleri ile bakar diye
 
Çok umutlandık
 
Şimdi güller kan kırmızı
 
Dağlar kar beyaz
 
Matem sarmış Maraşı
 
Şimdi yasta Sivas
 
Yem etmemek için seni
 
Kurda kuşa
 
Dağıldık tüm memleket
 
Düze yokuşa
 
Eğildi başımız
 
Islandı seccadeler
 
Perişan halimizle
 
Rahmanın kapısına Dayandık
 
Bizden çok severmiş seni
 
Sonsuz sevgili
 
Açıldı göklerin penceresi
 
Uzandı rahmanın eli
 
Sen giderken rahmana
 
Karlar üşüdü
 
Biz yandık
 
Şimdi sen gül sunarken
 
Efendisine güllerin
 
Arkandan üşür
 
Şimdi sessiz
 
Şimdi sensiz güllerin..
 
 
 
Rahmetle..
 
HASAN MAHİR


İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn…
   

 

 

 

 

Geçtiğimiz hafta ölümü anlatmıştı

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, geçtiğimiz hafta Karaman ziyaretinde ölüm üzerine bir konuşma yaparak, “Hiç birimizin garantisi yok Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok” şeklinde konuşmuştu

Önceki gün 5 kişiyle birlikte bindiği helikopter düşen ve hala kendisinden haber alınamayan BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 19 Mart günü partisinin Karaman Seçim Bürosu’nda şunları söylemişti:
“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz Hiç birimizin garantisi yok Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok Yani, ruh bir saniyeliktir Küf dedi mi gitti Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil Bir saniyenize bile hakim değilsiniz Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz Dik duracağız, doğru gideceğiz Allah(cc)’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim Allah(cc)’ın izniyle, olsak da milletle olacağız Olmasak da, milletle olmayacağız Yarın ahirette Allah(cc), bize ‘Niye iktidar olmadın’ diye sormayacak Sorsa da ‘Vermediniz’ diyeceğiz”

Gavsi Sani ks. den bir sohbet..

Mart 25, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

33e4tpv1

Gavs-ı Sani Sultanımızın Sohbeti.

Size bir kaç şey söyleyeceğim…
Bu Nakşibendi tarikatının gayesi Allah(cc)-u Teala’nın rızasıdır…Bu tarik-i alanın gayesi , emri bil maruf nehyi anil münkerdir….
Allah(cc)-u Teala’nın emrini yerine getirmek ,Allah-u Tealanın yasak ettiği hareketlerden uzak kalmaktır….Hepsi gaye budur….
Bu da insanın gaye kalbini nakşetmektir…Bu da ibadettir…Allahu Teala Kur’an- ı Kerimde böyle buyurmuş : “Ya ademoğulları,
şeytana tabi olmayın. O sizin düşmanınız , zahiren düşmanınızdır.Bize ibadet edin…”Bu ibadet etmek Tarikat-ı Müstakimdir….
Hepsi gaye odur…Gaye Allahu Tealanın emrini yerine getirmek , Allahu Tealanın yasak ettiğinden uzak kalmaktır…Hepsi gaye odur.
Bunu insan yaparsa Ameli Salih olur…Ameli Salih ise Allahu Tealanın rızasıdır…İşte bu Tarikat-ı Ala üzeinde duruyoruz….Bu tarikat-ı ala
nın gayesi Allahu Telanın rızasını almaktır…Ve Allahu Tealanın emrini yerine getirmektir…Bunun için de insan , üzerinde çalışması lazım…
Niyet koymak lazım….Sonra bütün ameller de niyetle olur.Niyet olmazsa o amel olmaz.İnsan abdest alırken niyet olması şarttır.İbadet
yaparken niyet olması şarttır…Bütün ameller de kalben olmalıdır.Gavsımız kaddesallahu esrarahum aliyye bu niyet üzeinden sohbet yapmıştı:
İnsan sabahleyin kalkarken , elbiseyi giyerken , bir iki dakika kalbinden niyet olması şarttır.Yarabbi , ben sizin için gidip çalışacağım , sonra insan mesleği neyse gidip çalışmak lazımdır,dünya işi de şarttır.Allahu Teala şart koymuş ama hayır yollarına gitsin şer değil.Sonra şer olursa insan mahvolur,
zarar görür ,felaket olur ve işte niyette lazım , hayr olmak için…Yarabbi ben sizin için gidip çalışacağım . Gayemiz bizim rızasını almaktır. Gaye bu çalışmak kendi rızkım için değildir..Razıkı mutlak sensin. Çalışsam çalışmasam bana vaadetmişsin  ben rızkını vereceğim diye söylemişsin. Aile efradımızı üzerimize vacib etmişsiniz Yarabbi bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışıyorum Yarabbi , bir de sevaplarımı arttırmak için gelen sevaplar için bu sevaplar için çalışıyorum Yarabbi. Böyle bir niyet ederse kalbinden sanki o insan camiye gidip ta akşam oluncaya kadar Allahu Tealaya ibadet yapmış olur. Doğru bu da ibadettir dünya değil , sonra dünya olursa Allahu Teala lanet getirir ona.Hadisi şeriftir Peygamber aleyissalatu vesselam buyurmuş :”Eddünya vema fiha melune illa zekerallahu” dünya ve bütün dünyanın içerisindekiler melundur . Allahu Teala lanet getirmiş. İnsan niyet ederse Allah(cc) rızası için bu hariçtir.İşte bu niyet onun içindir. Dünyanın melanetinin altın girme sakın. Daima kalbinden niyetini sağlam sürmek daima kontrol etmek daima  Allah(cc) rızası için yapmak , ki ibadet olsun. Ki o çalışmasını menfaat almak için lazımdır. Onun için niyetini kontrol etmek için niyet şarttır.Allahu Teala şartı koşmuş. Bunun için bizde daima kontrol altına alalım kalbimizi. Şeytana bırakmayalım nefse bırakmayalım. Sonra onlar düşmandır. Düşman düşmana acımaz. Düşmandan düşmana hayır gelmez. Daima kötülük ister. Sonra Allahu Teala Kur’an-ı Kerimde : “inne nefse leemmaretün bissui” diyor. Nefsi emmare insadan daima kötülük ister. Hayr istemez. Sonra düşmandır o da…E.. Allahu Teala insan bir dönerse Allahu Tealaya , Allahu Teala onun kademesine gelir . Bir insan Allahu Tealaya bir kademe gelirse … Allahu Teala ona on kademe gelir…Sonra dünya çok pistir. İnsana çok zarar verir…Hatta Hazreti Aleyhissalatu Vesselam “…dünyanın mihnetini günahların anasıdır.” Bütün günahlar ondan kaynaklanıyor dünyadan kendini muhafaza etmek şarttır. Dikkatli olacaksınız. Niyetini Allah(cc) rızası için gidip çalışmak lazım. Sonra çalışmakla çok büyük menfaat olur. Özellikle bu zamanda. Özellikle bu asırda gündüz gece çalışmak lazımdır. Çünkü biz gaye Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın keyfini yerine getirmek içindir. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam kendi ümmetini çok severdi. Başka peygamberler gibi değildi. Sonra kıyamet günü bütün peygamberler ,sonra kıyamet günü Allahu Teala insan eziyet görmezse cennete giderse o cennet hoşuna gelmez. Eziyet görünce yorulunca insan rahat oturunca o rahatlık insanın hoşuna gider. Kıyamet günü Allahu Teala cehennemin gemlerini bırakıp bütün insanların üzerine geliyor. Gelince peygamberler arşı alaya arşın kendine ( sarılıp ) Yarabbi beni kurtarın ,Yarabbi beni kurtarın , diye bağırıyorlar. Sadece bizim Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam Muhammed  Aleyhissalatu Vesselam kalkıp Yarabbi benim ümmetimi kurtar diyor. Kendi nefsini istemiyor kendi ümmetini istiyor. Biz de onun için çalışmalıyız. Sonra çok sever. Başka ümmetler gibi değil. Bunun için onun keyfini getirelim. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Allahu Tealaya dua etti : Yarabbi benim ümmetimin ömrünü en kısa vermişsiniz Yarabbi. Sonra kıyamet yaklaşıyor. Ne kadar kötülük varsa kıyametin yaklaşmasından oluyor. Hem dünya çok kötü olmuş hem de zamanı çok kısadır , kısa zamanda vefat ediyorlar gidiyorlar sevabı da azdır. Kıyamet günü Peygamberlerin bazısından benim ümmetimin sevabı azdır diye utanıyorum Yarabbi. İsterizki ümmetimiz de biraz fazla olsun diye Yarabbi istiyorum. Hem onların zamanı kısa hem de en kötü zamanda yaşıyorlar hem de sevabı az oluyor ben utanıyorum diye dua etmiş. Onun için Allahu Teala Peygamber Aleyhissalatu Vesselam için ya da öteki Peygamberlerde bir günaöh bir günah idi.Bir hayır bir hayır idi. Bir hayır yaparsa bir hayır yazıyordu Allahu Teala buna da bir günah bir günah idi ama Peygamber Aleyhissalatu Vesselam hayrını fazlalaştırmak için Allahu Teala ona mükafat vermiş. Bir sevap on sevap yazdırır en az. Bazı sevaplar vardır bin sevap yazdırır binbeşyüz sevap yazdırır bir trilyon sevaplar da vardır.Bu sevaplar çoktur.O da Allahu Teala büyük nimet Peygamber Aleyhissalatu Vesselama vermiş. Onun için mesela insan  Mekke’de bir sevap yaparsa bir Lafzai Celal söyler sanki yüzbin sevap Allahu Teala ona yazdırıyor yani bire yüzbindir…Mekke’de Medine ‘de bir bindir o kadar sevap oluyor. Bir kelime Lafzai Celal söylerse mekke de sanki yüzbin kelime söylemiştir. Allahu Teala yazdırıyor.Normal bizim herkes kendi memleketinde bir söylerse on yazdırıyor. Bir de Allahu Teala mesela kalp Allahu Tealaya mahsustur. Allahu Teala insanın kalbine bakar. Bu kalbe düşünce haram düşünceler olursa kötü düşünceler kalbine girerse Allahu Teala yazdırmaz. Sevap olursa yazdırır hayır olursa yazdırır ama günah olursa yazdırmaz. Sonra kalp Allahu Tealanın azametinin eliyle yazdırıyor kendi eliyle yazdırıyor. Bunun için Allahu Teala haram niyeti de yazdırmaz. Hayır sevabı yazdırır.Mesela insan niyet ederse Yarabbi ben sizin için bu şeyi yapacağım bu cami yapacağım bu Mekkeye gideceğim yahut hacca gideceğim böyle bir sevap niyet ederse yaparsa on yazdırır yapılmazsa bir yazdırır. Ama bir insan günaha niyet ederse ben filan adamı haşa öldüreceğim harekkette ediyor ama vuruşma olmuyor vuruşma olmazsa melekler yazmaz. Niyet ediyor ben filan adamı öldüreceğim filan adama zulm yapacağım filan adamı şöyle yapacağım harekette ediyor. Ama Allahu Teala yazdırmaz yaparsa da yazdırır yapmazsa yazdırmaz. Ama sevap olursa hemen niyet ederse yazdırır. Yaparsa on yazdırır yapmazsa bir yazdırır. Daima insanın kalbinde niyet olması şarttır. Yaparsa Allahu Teala sevabını verir yapmaza Allahu Teala onu mahrum etmez.Gavs k.s.a her sene hac niyeti yapıyoruz.  Daima niyetimiz ;kalbimiz bu sene gelince ben hacca gideceğim. Eğer Allahu Teala bize nasib ederse onu Allahu Teala yazdırır sevap. Nasib de olmazsa gene hac sevabını alır. Daima o niyetle insan bir şey yazdırır. Sizin geldiğinize çok memnun kaldık. Allah(cc) razı olsun. Yalnız sizden ricamız şudur : daima Allah(cc) rızası için çalışalım Allah(cc) rızası için yola gidelim. Allah(cc) rızası için kalpten niyet edelim. Ki Allahu Teala bu iyi şeyleri bize nasib etsin. Yani Türkiye’nin her yerinden geldiniz Allahu Teala her kademden Allahu Teala on sevap size yazdırır. Sonra bu niyet Allah(cc) rızası içindir. İnşAllah başka şeyler olmasın . Bunları silip atmak lazım yani Allahu Tealanın rızası için olmayanları kaldırıp atalım ya da hayır olsun. Yalnız çalışmanızı istiyoruz ki Peygamber Aleyhisselatu vesselamın keyfi gelsin.Peygamber ( s.a.v) beyaz yüzle onun huzuruna gidelim beyaz yüzle onun keyfini getirelim. Allahu Teala Peygamber (s.a.v) için çok şeyler vermiş sonra büyük Peygamberlerden biridir…Sonra Allah(cc)-u Teala çok büyük bir makam vermiş. Böyle insanlardan böyle peygamberlerden onun gibi Allahu Teala makam vermemiş. En büyük peygamberlerden birisidir. Onun için ümmeti de böyle sadık olsun . Sonra bu Tariki Nakşibendi çok büyük bir atılımdır. Müstakimdir.Sonra en sadık yolsa Eba Bekir-i Sıddık (r.a)dur. O sıdkıyla gidiyor.  O sıdkıyla sadık olmak şarttır. Sadık olalım biz menfaat görelim Peygambe Aleyhissalatu Vesselamın….Allahu Teala bu Tarikati Müstakimden bizleri nasib etsin . Bu Tarikati Müstakim devam etsin ta kıyamete kadar. Bizi Aleyhisselatu Vesselamın şefaatinden ayırmasın. Bu Saadat-ı Nakşibendiye nin gölgesinden ayırmasın Peygamber Aleyhisselatu vesselamın yolundan ayırmasın. Saadatı Naksibendinin yolundan Tarikati Müstakimden ayırmasın. Allah(cc) yardımcınız olsun.İnşAllah bizlerde sizlerde Peygamber (s.a.v) yolundan gidelim. Hepsi gaye odur onun için çalışalım hepsi onun için ileri götürelim zira biz çok büyük bir zarardayız.Kıyamet gününün en dehşetli en zahmet en tehlike zamanındayız. Bu tehlikeli zamanda çalışmak şarttır. Gündüz gece çalışacağız  sonra çalışmak Allahu Teala çok seviyor Saadatlar da seviyor.Onun için dünya değil de ahiret için çalışacağız Allahu Tealanın keyfine gitmek için nazarlarını beraber olmak için Allahu Teala bu yolu bu tarikati insanımıza nasib etsin. Yetmiş milyonu nasib etsin. Allah(cc) yardımcınız olsun. Allah(cc) muhafaza etsin. İnşAllah kıyamet günü birlik beraberlik içinde oluruz. Allah(cc) yardımcınız olsun….
 www.dervisler.net

Yeşil çayın faydaları

Mart 16, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Yeşil çayın faydaları

Yeşil çay içindeki kateşinler sayesinde :
Kanser riskini azaltır.
Yeşil çay yemek borusu kanserini erkeklerde %57, kadınlarda %60 oranında önlemektedirYeşil çay düzenli içilmesi halinde
prostat kanseri riskini üçte iki azalmaktadır.
Yeşil çay deri kanserine yol açan ultroviyole ışınların zararından korur.
Tümörü küçültür. Antioksidandır.
Yeşil çaydaki antioksidan E vitaminindekinden 20 kez daha kuvvetlidir.
Kolestrolü düşürür. Tansiyonu ayarlar. Kan şekerini ayarlar. Bakterileri öldürürür.
Grip virüsünü öldürür. Ağız kokusunu önler
Yeşil çay içindeki C vitamini sayesinde :
Stresi azaltır. Gribi önleyicidir.
Yeşil çay içindeki kafein sayesinde :
Performansı etkiler,yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır.
İdrar söktürücüdür.
İdrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama rejimlerinde kullanılıyor.
Yeşil çay içindeki flavonoidler sayesinde : Kan damarlarını güçlendirir.
Yeşil çay içindeki polisakkaridler sayesinde : Kan şekerini düşürür.
Yeşil çay içindeki fluorid sayesinde : Diş çürümesini engeller.
Yeşil çay içindeki E vitamini sayesinde :
Antioksidan olarak rol oynar. Yaşlanmayı geciktirir.
Yeşil çay içindeki
EGCG (Epigallokateşin Gallat) adlı kimyasal madde sayesinde : Kanser hücrelerinin gelişmesini önlüyor.
Akciğer, mide, bağırsak karaciğer ve deri kanserlerini önleyici etki yapıyor.
Alzheimer‘i önleyici
Sigara kullanımının
toksik etkisini azaltıyor.
Yeşil çay içen hamile kadınlar sorunsuz bir doğum gerçekleştirebilirken, sakat çocuk dünyaya getirme riski de azalacak.
Diş çürüklerine sebep olan
bakterileri öldürerek çürükleri önler.
İçeriğindeki kateşin maddesi nedeni ile
kolesterolü düşürür.
Antioksidan özellikleri vardır. Bu özelliği ile kansere ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu olabilmektedir. İspanya’daki Murcia Üniversitesi ve İngiltere’deki Norwich Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü araştırmalar, yeşil çayda bulunan ‘polipenol EGCG’ maddesinden üretilecek olan ilaçlarla, çeşitli kanser hastalıklarının tedavisinin gerçekleştirilebileceğini ortaya koymuştur. Zihinsel aktivitelerde yarar gösterdiği ileri sürülmektedir

Papatyanın faydaları

Mart 16, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Çocuklara özellikle, kramplarda ve karın ağrılarında papatya çayı içirilebilir. Papatya çiçeği, gaz birikiminde, ishalde, deri döküntülerinde, mide rahatsızlıklarında ve balgamlanmalarda yardım eder. Ayrıca, adet görme aksaklıklarında, adet görememe hallerinde ve daha başka nitelikteki, dölyatağı (rahim) şikayetlerinde, uykusuzluk, testis iltihabı, yüksek ateş, yara ve diş ağrılarında yardımcı olabilir. Papatya, terletici, sakinleştirici ve kramp çözücü etkilere sahip olmasının yanı sıra, her tür iltihaplanmalarda ve özellikle mukoza iltihaplarında dezenfeksiyon ve iltihap kurutucu olarak kullanılabilir. Göz ve gözkapağı iltihaplarında, kaşıntılı ve akıntılı deri döküntülerinde dıştan kompres ve yıkama olarak, diş ağrısında gargara olarak ve ayrıca yaraların yıkanmasında kullanılır. Bir olay yüzünden kızgınlığa kapıldığınızda veya sinirlendiğinizde, hemen bir bardak papatya çayı içiniz; kalbiniz zarar görmeden, hemen sakinleşeceksiniz. Ağrılı bölgelere, kurutulmuş papatya ile doldurulmuş sıcak yastıklar koymak (Bitki Yastığı) da özellikle önerilir. Yatıştırıcı etki içeren papatya banyoları ve yıkanmaları da tüm sinir sistemini en iyi biçimde etkiler. Ağır hastalıklardan, bitkinlik hallerinden sonra kendinizi çok iyi hissetmeye başlayacak ve rahatlayacaksınız. Yüz ve cilt güzelliği bakımında da papatyayı unutmamalısınız. Kaynatılmış bitki suyu ile haftada bir kere yüzünüzü yıkayacak olursanız, cildinizin nasıl tazelendiğini ve sağlıklı bir renk kazandığını göreceksiniz. Saç bakımında da, özellikle saçları açık renk olanlar, kaynatılmış papatya suyu kullanmalıdırlar. Böyle yıkanacak olurlarsa, saçlarınız güzelleşecek ve göz okşayıcı parlaklık kazanacaktır. Papatya merhemi, basura karşı kullanılabilir. Papatya buğusu kullanarak, nezle ve sinüzit kısa sürede iyileştirilebilir. Antik çağda bile, sinir ağrıları ve romatizma, papatya yağı ile masaj yapılarak tedavi ediliyordu. Eski bitki kitaplarında yazdığına göre, papatya yağı, organların yorgunluğunu alır ve kaynatılmış bitki lapası hasta mesanenin üstüne uygulandığında, ağrıları hafifletebilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (Kaynatılmaz), 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Banyo katkısı: Tam banyo için dört avuç dolusu, yüz veya saç yıkamak için bir avuç dolusu papatya çayı haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra banyo suyuna eklenir.

Kompresler: Bir bardak kaynar süt, bir yemek kaşığı dolusu çiçeğin üstüne dökülür, demlenmesi için 8-10 dakika beklenir ve posası süzüldükten sonra sıcak sütle kompresler yapılır.

Bitki yastığı: Keten bezinden yapılmış bir yastık, kurutulmuş çiçeklerle doldurulur ve ağzı dikilir. Kuru bir tavda iyice ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Papatya yağı: Güneşli havada toplanmış çiçekler, bir şişenin içine gevşekçe doldurulur ve üstüne sızma zeytinyağı, çiçekleri örtecek kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak ve kapağı açılarak, güneşte bekletilir. süre sonunda tülbentten süzülür ve koyu renkli şişelerde, serin bir yerde saklanır.

Papatya merhemi: 250g içyağı ( veya margarin ) tavada iyice kızdırılır ve iki avuç dolusu taze çiçek içine eklenir. Tavadakiler köpüklenmeye başlayınca karıştırılır, ağzı kapanarak serin bir yere bırakılır. Ertesi gün yeniden ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.

Papatya Buğusu: İçinde su kaynayan bir kabın üstüne yerleştirilen süzgecin içine, taze veya kurutulmuş bitkiler konduktan sonra, süzgecin üstü kapanır. Bir süre sonra , yumuşamış olan bu sıcak bitkiler çıkan buhar genize çekilir.

Adaçayının faydaları

Mart 16, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı
 
Birçok hastalığın önlenmesi ve tedavi sürecinde iyi gelen adaçayı, doktor tavsiyesi ve önerisine göre kullanıldığında iyi sonuçlar elde edilebiliyor.Çayır ve meralarda bulunan adaçayı (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınıyor. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişli, karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldıyor ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayıyor. 

Adaçayı, çok eski çağlarda da şifalı bir bitki olarak biliniyor. 13. asırda “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye” şeklinde sözlerle şifaları anlatılmaya çalışılan adaçayı, sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendiriyor, kalp krizi tehlikesini azaltıyor ve kötürümlüklerde çok yararlı olduğu biliniyor.

Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra yardımcı olabilecek tek bitki olarak gösteriliyor.

Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabiliyor.

Kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde kullanılabiliyor.

Adaçayının karaciğerde de çok olumlu etkiler oluşturduğu bilinirken, oluşan tüm rahatsızlıkları gidererek, gazları yok ediyor.

Kan temizleyici etkisi bulunan adaçayı, solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizliyor, iştah açıyor.

Adaçayı, mideyi ve bağırsakları rahatlatıp gazların dışkılanmasını sağlıyor.

Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcı etki gösteriyor

Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanabiliyor.

Adaçayı dıştan uygulandığında (çalkalama ve gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle öneriliyor.

Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da kullanılabiliyor

Bitki çayına batırılan pamuğun hasta bölgelere uygulanması uygun görülüyor. Sinirli ve yorgun olan kişilere arada sırada adaçayı oturma banyoları tavsiye ediliyor.

Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilebiliyor.

Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebiliyor.

Limon suyu ve sarımsak mucizesi

Mart 9, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Limon suyu ve Sarımsak mucizesi
> —- 2 Litre limon suyu, 40 diş soyulmuş ve ezilmiş
> —- sarımsak, ağzı sıkı
> —- Kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtla kapatılmış
> —- bir kavanoz lazım
> —- Limonların suyunu iyice sıkıp kavanoza doldurunuz,
> —- soyulmuş 40 diş orta
> —- Boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp
> —- kavanozun kapağını
> —- kapatıyoruz, 25 gün boyunca normal ılık bir yerde
> —- saklanıp her gün
> —- çalkanacak, (sarımsaklar iyice erimiş olacak) 25 gün
> —- sonra kavanozu açıp her
> —- sabah aç karnına yarım veya içebiliyorsa
> —- Bir çay bardağı içiyoruz kavanoz bitene kadar
> —- içilecek, kapağı hep kapalı
> —- Olacak, kavanoza asla su, şeker vb
> —- karıştırılmayacak ancak çay
> —- bardağına aldığınız kısmını dilersek sulandırarak
> —- içebiliyoruz bunu içtikten
> —-
> —- Sonra en AZ yarım saat bir şey yiyip içilmeyecek,
> —- yarım saat geçtikten sonra
> —- kahvaltı yapılacak mümkünse her sabah aynı saatte
> —- içilecek
> —-
> —- % 100 KANITLANMIŞ YARARLARI
> —-
> —- 1-Tüm damar iltihapları (vaskülir) tedavi ediyor,
> —- tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve
> —- hipertansiyonu önlüyor
> —- 2-Kollestrol ve lipidi düşürüyor zararlı yağların
> —- yakılmasını
> —- sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı
> —- hızlandırıp yağların
> —- yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor bu dönemde
> —- diyete dikkat etmek
> —- Gerekiyor) şekeri düşürüyor, pankreasın yenilemesini
> —- sağlıyor
> —- 3-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor idrar
> —- söktürüyor vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan
> —- ödemi kaldırıyor
> —- 4-Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu
> —- öldürerek mide ve oniki
> —- Parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor
> —- 5-Tüm romotizmal iltihabı önleyip, her tür
> —- romotizmal ağrıları
> —- Dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem düzeylerinin
> —- yenilenmesini sağlıyor
> —- her türlü ağrıyı kesiyor
> —- 6-Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin
> —- yenilenmesini sağlıyor
> —- Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip
> —- ileri-refleks hızını
> —- artırıyor,felçlere ve VERTİGO’da fayda veriyor
> —- 7-Vücudun bağışıklık sistemini son derece
> —- kuvvetlendiriyor, ve her
> —- türlü alerjiyi özellikle damarsal kökenli ve strese
> —- bağlı cilt alerjilerini
> —- kökünden kesiyor, kansere karış tüm vücudu koruyor
> —-
> —- N O T : İlacı hazırlayanın babasının koroner by-pass
> —- ile üç damarı
> —- değişecekken bu ilaç sayesinde %100 tıkalı damarları
> —- açılmış ilaç
> —- hazırlandıktan sonra sarımsaklar erir, koku etrafa
> —- yayılmaz Kullanan
> —- üç kişi ile görüştüm hep son derece memnun
> —- olduklarını adeta gençlik
> —- Iksiri olduğunu söylüyorlar Bunu ilk defa Rus
> —- doktorlar bulmuş ve
> —- uygulamışlar şimdi ABD’de uygulanmaya başlamış, tıp
> —- de devrim yaratacağı
> —- söyleniyor ve sarımsak limon karışımından oluşan
> —- maddelerin kimyasal yapısı
> —- çözülmeye çalışılıyor

> —- Dr Sencer TEPE
> —- Sağlık Bakanlığı Daire Başkanı
http://www.dervisler.net
Güllere hasret

Nerede dert varsa….

Mart 2, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

nergis-cicegi-resimleri

Nerede bir dert varsa, deva oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar.

Yüce Allah, üstünlük bakımından gözyaşını, şehitlerin kanlarıyla bir tutmadadır.

Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası, ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur.

Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü, özü sözü doğru kardeşlerden dua iste!

Dertsiz dua soğuktur, bir işe yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir.

Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır. Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.

Rahmetler saçan dua kapısını kim vurdu da ona yüzlerce baharla icabet edilmedi?

Allah, yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara ihsan ettiği şeylerle beraber, uzun da bir ömür bağışlar.

Allah, ne alırsa onun karşılığını verir. Veliler bu sebeple O’na itiraz etmezler.

Bağını mı yaktı? Sana bir bağ dolusu üzüm ihsan eder; yas içinde neşe verir.

O, elsiz çolağa el verir. Gamlara maden olan kişiye neşeli, sarhoş bir gönül bağışlar.

bize yardım etmek dilerse, bize yalvarmak ve münacatta bulunmak meylini verir.

O’nun için ağlayan göz ne mübarektir! Onun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir!

Her ağlamanın sonu gülmektir. Sonunu gören adam mübarek bir kuldur.

Akarsu nerdeyse orası yeşerir; nerde gözyaşı dökülürse oraya rahmet nazil olur.

Yusuf değilsen bari Yakub ol; onun gibi matlûbuna erişmek için ağla!

O elbiseyi elde etmek istersen cesedindeki göz çocuğunu ağlat!

Nerede bir dert varsa deva, oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar.

Bulut ağlamadıkça yeşillik nasıl güler? Çocuk ağlamadıkça süt nasıl coşar?

Gülmeler, ağlamalarda gizlidir. Ey sâf ve temiz kişi! Defineyi yıkık yerlerde ara!

Kardeş, duadan ayrılma! Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla bir işin yok senin?

HZ.MEVLÂNÂ (K.S) – MESNEVİ ŞERİF

Bel fıtığına tamamen doğal, ameliyatsız, denenmiş bir bitkisel tedavi

Mart 1, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Sevgili ziyaretçiler.
Bizim denemiş ve faydalanmış olduğumuz bu tedaviyi Allah cc. rızası için sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bu tedavi tamamen bitkisel ve hiçbir yan etkisi yoktur.
Yalnız bunu yapacak olan hastanın önceden bel fıtığından ameliyat olmamamış olması lazım.
150 gr küçük doğranmış kuru inciri ve 60 gr kuru bamyayı 8 su bardağı suya katıp bamyalar yumuşayıncaya kadar kaynatıyoruz.
Bamyalar sellenince 1 fincan hakiki zeytinyağı,1 fincan taze limonun suyu,30 gr kuru nane ve 150 gr hakiki balı da bu kaynayan karışıma ekliyoruz. 10 dakika kadar daha kaynatıp bunları blenderla lapa haline getiriyoruz.
Karışımımız hazır…
Daha sonra bir çarşafı ikiye katlayıp karışımı biraz soğuttuktan sonra çok soğuk değil vücudu çok yakmayacak sıcaklıktayken o çarşafın üzerine döküyoruz.bel bölgesini kuyruksokumu bölgesine kadar kaplayacak şekilde yayıyoruz , rahatsız olan kişi bu karışımın üzerine beli denk gelecek şekilde yatacak. Belinden kuyruk sokumu kemiğine kadar saracak şekilde sarıyoruz güzelce .En dışa da karışımı dışarı taşırmayacak şekilde güzelce bir poşetle sarıyoruz.
Bu şekilde hasta olan kişi üç gün boyunca zaruri ihtiyaçları hariç yataktan çıkmayacak. Yattığı oda havalanmayacak, yani soğuk olmayacak. Mümkünse bu karışım soğumaması için elektrikli battaniye kullanılacak. Bu üc gün ücerisinde bazen dayanilmaz bel agrisi hissedebilirsiniz. Bu gayet normaldir, sabredin, sakin tedaviyi birakmayin.

Üç gün sonra hasta bu karışımı belinden çıkaracak ,güzel bir banyo yapacak.Banyodan sonra viksle limonu karıştırıp bele güzelce masaj yapılacak .
masajın ardından yakı yapıştırılacak bütün bel bölgesi kaplanacak şekilde.
Mümkünse 4-5 gün yine dışarı çıkmadan evde istirahat edilecek.Evin içinde dolaşılabilir. Fakat beli soğuk hava ile temas ettirmeyecek.
Yakalar çıktıktan sonra tekrar viks ve limon suyu ile masaj yapılacak bir kaç gün.
Bir ay boyunca mümkün mertebe bel yorulmayacak, ağır işler yapılmayacak.
Bir kaç ayda hasta tamamen eski sağlığına dönüyor biiznillah.
Bu tedavi bir çok defa denenmiştir.
Ve netice alınmıştır.
Kayseride bir Doktor bu tedaviyi uygulamıştır.
Bize de bir dua ederseniz çok sevinizriz.
Anlaşılmayan yerleri ve ya sorularınızı buraya yazabilirsiniz.
Hepinize sağlıklı günler dileriz.
Usluu.

iyi gün dostları ile mahşerde mahçup olsnların halleri

Mart 1, 2009 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

İbretle okuyacağınızı ümit ettiğim mesaj yüklü üç hadise arz ediyorum bugün sizlere.1- Hicri 247’de Bağdat’ta dünyaya gelen şarkın ilim ve tasavvuf önderlerinden İmam-ı Şibli’nin etrafında çok sayıda insan toplanmıştı.

Ancak kendisi bu çokluktan fazla etkilenmiyor, bunların vefalı dost olup olmadığını denemeyi bile düşünüyordu. Nitekim bir kır sohbetinde düşündüğünün doğruluğunu öğrenmek isteyerek çevresinde toplanan dostlarına yanındaki taşları, toprakları fırlatmaya başladı. Bunun üzerine etrafındakiler:

– Hocamız kafayı bozmuş, çekilelim yanından! diyerek birer ikişer uzaklaşmaya başladılar. Şibli ise bu defa uzaklaşan dostlarına şöyle seslendi:

– Nereye benim sahte dostlarım nereye?

Dediler ki:

– Biz senin dostunuz ama sen de bize taş toprak fırlatıyor, bizi rahatsız ediyorsun!.

Şibli tebessüm ederek cevap verdi:

-Şayet siz gerçek dost olsaydınız hocamız kafayı bozmuş diyerek çekilme yerine, hocamız hastalanmış hemen tedavi ettirelim de kimseyi rahatsız etmez hale gelsin, diyerek daha fazla vefa gösterip yanımda olacaktınız. Demek ki sizler hep iyi gün dostusunuz. Henüz dosttan gelecek sıkıntılara sabredecek vefa ve sadakate ulaşmamışsınız.!

Ne dersiniz bu olaya? Dostlarımıza vefamız, menfaat gördüğümüz müddetçe mi bizde de? Gelmesi muhtemel eziyetlere bizim de sabrımız yok mu yoksa?

2- Hicri 198’de Mekke’de vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Süfyan bin Uyeyne:

“Mahşerde üç sınıf insanın mahcubiyeti derin, mazereti geçersiz olacaktır.” der ve onları şöyle sıralar:

* Amel ve ahlakta hizmetçileri kendilerini geçen zenginler mahşerde mahcup olacaklar.

* Geride kalan mirasçıları hayır yapmakta kendilerini geçen mal sahipleri de mahşerde mahcup olacaklar!

* Okuttuğu öğrencileri amel etmekte kendilerini geçen hocaları da mahşerde mahcup olacaklar! Sebeplerini de şöyle açıklar:

– Amelsiz zenginler, yoksulduk, çalışmaya mecburduk, amel etmeye fırsat bulamadık diyemeyecekler. Çünkü kendilerini geçen hizmetçileri kendilerinden de yoksuldular, onlar da çalışıyorlardı.

– Malımız yoktu da onun için yoksula yardımda bulunamadık diyemeyecekler, miras bırakanlar. Çünkü mirasçıları, bıraktıkları kendi mallarından yaptıkları yardımlarla geçtiler kendilerini.

– Bilmediğimiz için amel edemedik diyemeyecek hocaları. Çünkü öğrencileri kendilerinden öğrendikleriyle geçtiler kendilerini. İşte bu üç sınıf, yakınlarının kendilerini geçmelerinden memnun olsalar da kendileri geride kaldıklarından mahcup olacaklar, mazeret bulamayacaklar.

Şimdi sıra bizde. Bizler ne durumdayız bu konularda? Gerilerde kalıp da mazeret arayanlardan mı olacağız yoksa? Düşünmeye değer mi?

3- Hicri 104’te Kufe’de vefat eden İmam-ı Azam’ın da hocası sayılan İmam-ı Şaabi, yaptığı vaazlarını hep dinleyip hiç konuşmayan bir adama sordu:

– “Neden hiç konuşmuyor, hep dinliyorsun?”

Suskun adamın cevabı hem tebessüm hem de tefekküre sebep oldu. – Ben dedi, buraya bir şeyler almak için geliyorum, vermek için değil. Bunun için de hep kulağımı kullanıyorum, ağzımı değil. Zira dedi, kulağımdan giren bana bir şeyler öğretir, onunla amel ederim. Ağzımdan çıkan ise bir şeyler öğretmez sadece ben de bir şeyler biliyorum gururu vererek aldatır, amel etmekten geri kor. Bu cevabı tebessümle dinleyen Şaabi:

– Ey sessiz adam! dedi, bir konuştun pir konuştun. Amel etmek için değil de anlatmak için dinleyenlere ders olsun senin bu halin..

Ne dersiniz, bu cevabın bize de işareti var mı? Okuduğumuzu, dinlediğimizi hep başkalarına anlatmak için değil de önce kendimiz öğrenip amel etmek için mi okuyup dinlemeliyiz?

AHMED ŞAHİN
Zaman