arsivim

arsivim kategorisindeki tüm yazılar

bazı ilahi linkleri

Nisan 17, 2008 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

http://uploaded.to/?id=5mn787

http://uploaded.to/?id=rqm49g

http://uploaded.to/?id=h70o14

http://uploaded.to/?id=9td53h

http://uploaded.to/?id=759lnf

http://uploaded.to/?id=tawk6z

http://uploaded.to/?id=8anov4

http://uploaded.to/?id=xa62cd

http://uploaded.to/?id=5pbwiw

http://uploaded.to/?id=g8uycq

http://uploaded.to/?id=vrod6b

http://uploaded.to/?id=ccy5ha

http://uploaded.to/?id=xzojqj

http://uploaded.to/?id=yzs217

http://uploaded.to/?id=4t3a99

http://uploaded.to/?id=pn9bwa

http://uploaded.to/?id=08faxy

http://uploaded.to/?id=y9ajau

http://uploaded.to/?id=qdhuzq

http://uploaded.to/?id=wd41ln

http://uploaded.to/?id=vkdfzv

http://uploaded.to/?id=iu6rou

http://uploaded.to/?id=v5jeb5

http://uploaded.to/?id=up6puf

http://uploaded.to/?id=985lao

http://uploaded.to/?id=tdpq4x

http://uploaded.to/?id=s9liis

http://uploaded.to/?id=1ykb97

http://uploaded.to/?id=rnd0ru

http://uploaded.to/?id=uws6xw

http://uploaded.to/?id=bcw8ix

http://uploaded.to/?id=jhhm7n

http://uploaded.to/?id=kzoii5

http://uploaded.to/?id=3wx0uk

http://uploaded.to/?id=868fmq

http://uploaded.to/?id=p8rasv

http://uploaded.to/?id=yc019p

http://uploaded.to/?id=x61xlj

 

MESNEVİ SOHBETLERİ MP3 ARŞİVİ

Ekim 16, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

askinvertn8.jpg

Burç Fm’de Ömer Tuğrul İnançer ve Mehmet Fatih Çıtlak’ın beraber yaptığı Mesnevi sohbetlerinin arşividir.
Derslerin üzerine tıklayarak isterseniz dinleyebilir isterseniz daha sonra dinlemek üzere bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz.
Korsan mp3 değiller, Burç Fm’in sitesinden buraya aktardım. Gönül rahatlığı ile kaydedebilirsiniz.

Bu yazı bilvanis.netten hezarın emeğidir.

Rabbim ondan razı olsun.

1. Ders

2. Ders

3. Ders

4. Ders

5. Ders

6. Ders

7. Ders

8. Ders

9. Ders

10. Ders

11. Ders

12. Ders

Letaiflere Üc Sey Mani Olur..

Ağustos 8, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

fractalalpz1.jpg


Letaiflere üç şey mani olur:
1- Şeriata muhalif olmak.
2- Kalbi katı gafil ile sohbet etmek.
3- Dünyanın zinetine ve süsüne muhabbet etmek.
Abdulhalik Gucdevanî (k.s.) “Gafil insanlarla sohbet etmekten, aslandan kaçar gibi kaç!” buyurmuşlardır.
Ahmed b. Âsım Antâkî (r.a.) hazretlerine “İnsanların arasına karışıp, onlarla beraber olmak hususunda ne buyurursunuz?” denilince “Eğer akıllı, her yönüyle güvenilebilen, din ve dünya işlerinde sağlam birini bulabilirsen onunla beraber ol ve arkadaşlık yap. Böyle olmayanlardan, aslandan kaçar gibi kaç.” demiştir.
Bâyezîd-i Bistâmî (r.a.) buyurdular ki: “İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bilmek istedim. Bunun, gaflet olduğunu anladım. Gafletin insana yaptığı zararı, Cehennem ateşi yapmaz. Yâ Rabbî! Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütuf ve keremin ile bu duâyı kabûl eyle.” Bu duaya günümüzde canı gönülden “âmîn” demeye öyle muhtacız ki…
Büyüklerden birisi der ki:
Elli yıl ibadet ettim ta ki şu üç şeyi terk edinceye kadar ibadetlerimden hiç zevk alamadım:
1-İnsanların rızasını terk edip Hakk’ı razı etme derdine düştüm, ağzımdan Hak dışında hiçbir kelam çıkmadı.
2-Fasıkların sohbetini terk ettim, salihlerin sohbetine sarıldım.
3-Dünya lezzetlerini terk ettim, ahiret tadları almaya başladım.
4. Zehir Gibi Sohbet: İnançsız, kafir ve münafıklarla yapılan sohbettir. Bunlarla yapılan sohbet öldürücü zehir gibidir; kişinin maneviyatını öldürür. Bunlarla sohbet eden yavaş yavaş zehirlenir, çoğu zaman bu zehrin farkına bile varamaz. Bu kötü evsafa haiz insanlarla göz göze gelmek bile kişiyi olumsuz etkiler.
Sohbet, erbabı ile kaimdir.
Mürşid-i kâmil ile olan sohbet ilaç gibidir.
Saliklerle olan sohbet gıda gibidir.
Facirlerle olan sohbet mikrop gibidir.
Kafirlerle yapılan sohbet ise zehir gibidir.
_________________

Anneme..

Mayıs 28, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

1wc1vd0wy8.png

Kıymetli anneciğim, ilk kucağına geldim. Hani hep hayal ederdin ya fıtratın gereği kucağında ağlayan bir bebek. Ben o hayalindeki bebeğin dünyadaki hâliyim. Ne o! Hayatın değişti galiba? İşin zormuş gibi davranıyorsun. Müjdeli bir zorluk anneciğim. Amel defteri kapanmayan bir anne olacaksın.

Kusura bakma ilk aylarım. Dünyaya zor alışıyorum. Biraz ağlayacağım. Bil ki anne hep senin günahının affı için ağlayacağım. Bu sıkıntıların hepsi bitecek. Fakat ben bir daha bebek olmayacağım. Şimdiki tatlı ağlamamı bir daha beceremeyeceğim.

Anneciğim, saate bakıp durma uyuyacaksın işte. Ne acele ediyorsun. Seni zorla ayakta tutuyorum. Bâri boş geçirme vaktini de Rabb’ine şükret. Dilinde hep onun adı olsun. Hem o ezberindeki, iman ve Kur’ân hakikatlerinden bana da oku. Odama o nurlu harfler yayılsın. Senin mahmur mırıltılarını duymak istemiyorum. O anlamaz o bilmez sanma. Nasıl ki sendeki süt kokusunu alabiliyorsam; nurun yayılan kokusunu da nefesimle alırım.

Bu gece çok uyandım, değil mi anneciğim? Niye yaptım biliyor musun? Hiç kimsenin uyanmadığı bir vakitte uyanık olasın diye. Âciz bir halde olsa bile “Allah’ım yine uyandı!” cümlesiyle bana hayat verenin adını anasın diye. Baksana anne ortalık ne kadar sessiz. Mahbûba giden yollarda trafik yoğunluğu yok. Haydi aç ellerini beraber yalvaralım. Sen söyle ben “ÂMÎN” diyeyim. Günahsızım, âcizim ama şefkatinle seni kendime hizmetçi yaptım. Bu şefkat beni yaratanın küçük bir zerresidir. Bu gecelerde benim ağlamamla uyan O’nun şefkatine sığın anneciğim.

O öyle bir şefkat ki, kan ve fışkı ortasından bana süt çeşmesi sundu. En derin duygularımla sana yalvarıyorum. Anne ne olur onu bana verirken abdestli ol. Sana verenin ikrâmı boldur. O bolluktan ben de faydalanayım. Bismillah demeyi unutma! Biraz dikkatli olsan, sağ tarafından başlasan daha iyi olmaz mı?

Bugün doktorum ne dedi biliyor musun? Yavaş yavaş ek gıdaya başla. Aman dikkatli ol anneciğim. Kendi ellerinle hazırladıklarından ver. Tembellik etme. Ben öyle şeffaf ambalaj falan istemem. Sadece sıhhatim için şüpheli olmasın tazecik koksun. Hem de hazırlarken Tahıyyât duâsı ve Kevser sûresini okursun. Ne kadar lezzetli olur.
Her defasında diretiyorum almamak için. Yine biberonumu sol elime verdin. Sağ elime versen de hem sünneti yaşasak hem de gıdamızı alsak olmaz mı? Âdetimiz ibadete çevrilir…

Üstümü başımı açtın yine herkesin içinde. Utanıyorum işte. Şu altımı temizlerken beni bir kenara alsan. Hem de açmadan bir “eûzu” çekip benim mânevi perdemi örtsen. Sen ne isen ben de öyleyim. Hayâ perdemi yırtma benim!

Ortalarda emeklemek istiyorum. Akşamki gezerek yediğim ekmeğin kırıntıları beni rahatsız ediyor. Keşke bir sofra serseydin de bunlar olmasaydı. Dökülmeseydi bereket taneleri. İşin çoktu ilgilenmek istemedin. Ben de her tarafa yaydım. Şimdi herhalde işin az. Aç süpürgeyi süpür. Çok yazık değil mi? Rabbimin nimetleri israf oldu. Şükredip ziyadeleşmesi gerekirken israf oldu bereket kaçtı.

Biraz çok söyledim herhalde birkaç mısra ile sözlerimi bitireyim anneciğim!

İlmin ile süsle beni
Amelinle besle beni

Doğru kullan şefkatini
Nesl-i âti bizden olsun

İstemem haram lokma
Zayıf olduğuma bakma

Çok zahmetli diye abartma
Ümmet-i âhir bizden olsun
 irfan mektebi dergisi

Kalbin ayari kacarsa

Mayıs 28, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

1jpg21dhoa5.jpg

Kalbin ayarı kaçarsa namaz insanı terk eder!Önce azaltır ziyaretlerini…

Ekstraları keser; günde yalnızca beş kez uğrar.

Sonra dörde indiriverir.

Sabahın o sağaltan bereket ikliminden mahrum kalırsınız.

İkindiler meşgaleye takılır, öğleyi de sürükler peşinden.

Akşam nazlı bir gelinin duvağının ardındaki tebessüm gibidir.

Kıymetini bilmez, zaman denen ırmağın akışına karşı müteyakkız olmazsanız, Sonunda o da göstermez olur yüzünü.

Yatsıyı yitirmek geceyi direksiz bırakmaktır.

Sabahı savsaklamanın gündüzü savunmasız bırakması gibidir bu.

Evrenin her an başınıza yıkılabileceğini duyumsarsınız alıp verdiğiniz her nefeste. “Oruçsuz neş’esiz” kalıverirsiniz sonra ortalıkta…

Bindiğiniz dalları kesmekten beter, beslendiğiniz kökleri kurutursunuz.

Namaz terk ederse sizi, sonunda oruç da bırakır.

Önce bir iki delik, sonra kalbura döner kalbiniz…

Namaz – oruç ikilisinin gurbetindeyseniz, reklâm vermeye cömert elleriniz, zekât vermeye cimrileşir. Oysa zekât verebilmek dünyanın en büyük bahtiyarlıklarındandır. Bunu hak etmiyorsanız, mahrum bırakılırsınız.

Verebiliyorsanız, hâlâ sevinecek, hâlâ avunacak bir şeyiniz kalmış demektir.

Her an, önceki mevzileri kazanma gücüne kavuşabilir;

Her an oruçla ve namazla ödüllendirilebilirsiniz.

Önce zekât vermenin heyecanı terk eder kişiyi.
Heyecanını yitirdiğiniz şeyi hepten yitik sayabilirsiniz.

“İmanın halâveti” yitince geriye kuru şekiller kalır.

Ruhu çoktan uçup gitmiş bir namazın,

içi çoktan boşaltılmış bir orucun,

esprisi kaybolmuş zekâtın,

anlamı kaymış haccın, cihadın ve kurbanın faydası mı, zararı mı çok kestirmek güçtür.

Yitiğinin bilincinde olursa insan, onu yeniden arayıp bulmak, yeniden kazanmak için harekete geçebilir.

Ya sahtesiyle değiştirilmiş kopya bir namaza, oruca, zekâta, cihada tutunmuşsa bir ömür!

Vah o kişinin haline!

Insana eziyet veren 9 sey

Mayıs 27, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

1eg9.jpg1-Kendi nefsi için dua edip ana-babası ve müminler içinde dua etmemek,
2-Camiye girip 2 rekat namaz kılmadan cıkmak,
3-Kabristan yanından gecerken onların ruhuna fatiha okumamak,
4-Cuma günü bir şehre girip o yerden cuma namazını kılmadan ayrılmak,
5-Semtlerine yerleşen alimleri ziyarete gitmemek,
6-2 adam bir araya gelip arkadaş olurlarda birbirlerinin ismini öğrenmeden ayrılmak ,
7-Meşru bir ziyafete davetli olupta gitmemek,
8-Gençliğini ilim ve ahlaktan uzak tutup tüketmek,
9-Komşusu aç olduğu halde kendisi tok halde yatmak

Dervis Olmayi Isteyen Cok

Mayıs 3, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

merkadkarliew3.jpg

Abdülhàlik-ı Gucdüvânî Hazretleri, Nakşî Tarikatı’nın asıl piridir. Nakşilik ile arasında beş şeyh geçmiştir. O beş şeyh, bu Abdülhàlik-ı Gücdüvânî’den intikal eden Nakşîliği meydana koyamamışlardır. Ancak bu nasib, Nakşıbend Muhammed Bahâeddin Hazretleri’ne nasib olmuş. O, Abdülhàlik-ı Gucdüvânî’yi de görmemiştir. Görmediği halde ruhen, mânen ona bu dersi telkin etmiş…

Kendisine de telkin eden Hızır Aleyhisselâm… Kendisini havuza sokmuş, suyun içine batırmış. “Şimdi, Allah de bakayım!” demiş. Suyun içinde, tabiatıyla ses çıkmaz. Ses çıkmayınca içinden diyecek tabiatıyla… “Ha, işte bunu dışarda da böyle yap!” demiş. Bu şekilde zikir, beş şeyh arkasından Nakşıbend Muhemmed Bahaeddin Hazretleri’ne nasib olmuş. O da, bu nasibi talim etmiş bizlere… Bugüne kadar da elhamdü lillâh cârî olmaktadır.

Bu zatın bu tarikatının da, 11 tane kaidesi var. Yani bu tarikat, 11 esas üzerine kurulmuştur. Mâlûm ya, binaların kuruluşunda temeller var. Bu temeller olmasa, bina az zamanda göçer. Binanın temeli atılması lâzım! Temelin de sağlam olması lâzım! Onun için bu 11 esas, 11 temel üzerine oturmuştur. Bunun birisi, ilk dersi vukùf-u zamânî’dir. Vukùf-u zamânî…

Biz bugün çok aldanmış durumdayız. Gaflet içindeyiz. Derviş olmayı isteyen çok… Her tarafta bunları talim eden de çok… Fakat gàyeden hep uzak!.. Gaye, Allah demek ise de, o gayenin kökü Allah-u Teàlâ’nın huzurundan ayrılmamaktır. Vukùf-u zamânî ki, zaman an demektir. Dakika değil saniye değil, an… Bir an içerisinde, insan çeşitli kılıklara girebiliyor. Binâen aleyh, o anın nasıl geçtiğine bak!.. Hayırla mı geçti, şerle mi geçti?.. Hayırla geçtiyse, şükret Allah’a. Eğer gafletle ve hayırsız bir şekilde geçtiyse, onlara da nedamet ve pişmanlıklarla tövbe ve istiğfar eyle!..

Onun için, büyüklerimizin hepsi –Nakşıbend Hazretleri de bunun içinde– diyorlar ki: “Bu, amelleri hesab etmektir.” Her gün ve her akşam amellerini teraziye koy… Yâni 24 saatte yaptığın işleri teraziye koy, ölç… Bakalım ne yaptın? Hayırlı işler mi yaptın, yoksa zararlı işler mi yaptın?.. Bunu ölçmekle hepimizi mecbur tutuyor. Bunu ölçmedikçe ve buna yapamadıkça dervişlikten uzaksın sen!

Allah demek; o boynumuzun borcu… Tesbih çekmek; boynumuzun borcu… İşte, namazlarımızda olduğu gibi. Fakat asıl anını boş geçirme!.. Gafletle geçirme!.. Allahsızlıkla geçirme anını… Her an gönlün Allah ile olsun. Elin işte olur, dilin sözde olur, kendin vazifende olursun… Fakat gönlünü Allah’tan ayırma!.. Netice buna bağlanıyor.

Her an için, Allah-u Teàlâ’nın huzurunda olduğunu bil!.. Çünkü o diyor ki: “Ben seninleyim, ben sizinle beraberim! Nerede olursanız olun, ben sizinle beraberim!”

(Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm) “Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir.” Bunu diyen Allah-u Celle ve A’lâ… Sûre-i Hadid’de ve başka ayetlerde de mevcut.

Cenâb-ı Peygamber de diyor ki:

“–İmanın en efdali, en güzeli, Allah’ın seninle olduğunu bilmendir.”

Sen bil ki, Allah seninledir, görüyor, biliyor. Her işine vakıf. Kaçacak bir tarafımız yok!.. Bunu bildiğimiz halde de, ne kadar kabahat ettiğimiz gözümüzün önünde… Bu da bizim gafletimizin bir eseri. Allah cümlemizi bu gafletten uyandırsın…

Onun için müslümana lâzım olan, uyanık olması ve her anını değerlendirmesi… “Benim bu anım nasıl oluyor da boşa gidiyor? Niçin Allah’a yarar bir iş yapamadım? Niçin Allah’ın kullarına yarar bir iş yapamadım?..” diyerekten üzülmesi lâzım!.. Bunu bilmeyen yok,
biliyoruz hepimiz. Kitaplarda yazılı bunlar… Okuyanlar çok, fakat tatbik edenimiz yok!.. Zamanlarımız boşa gidiyor, gafletle kayboluyor. Bundan dolayı mes’ulüz. En kıymetli şey nefesimiz, en kıymetli varlığımız nefesimizdir; milyonlar kaybolsa zararı yok…

Lâzım olan insanın anını bilip, Allah’ın huzurunda olduğunu bilip, Allah’a yarar iş yapabilmek… Allah’ın sevdiği ve razı olduğu bir kul olabilmek… Yoksa hepimiz geldik, hepimiz gideceğiz. Buna kimsenin şüphesi yok… Geldik; nasıl geldiysek öylece gideceğiz. Bu gün mü, yarın mı; o da belli değil. İnsanın daima hazırlık içerisinde olması lazım!..

Onun için bu, Abdülhàlik-ı Gücdüvânî Hazretleri’nin hepimize olan nasihatlarından bir tanesi… Onu kitap arasında arayıp bulmak zor. İnşâallah bir kağıt içerisine yazalım da, biraz da izah yapalım; hepimiz o kağıttan istifade edelim!..

Bazıları işimize gelmez bugün bizim. Çünkü, refah ve saadetin meftunuyuz. Yaşayalım, nasıl yaşarsak öyle yaşalım… Bu yaşayışımıza keder gelirse, o bizim için büyük bir zarar. Halbuki, büyüklerimiz de bunun aksini istiyorlar bizden. Refah yok… Peygamber SAS, ömründe rahat görmemiş. Binâen aleyh diyor ki, hepimize hitâben:

“–Oğlum! Tahsil-i ilm eyle!..”

İlmin kökü Kur’an-ı Azimüşşan’dır. Diğer ilimlerin hepsi ondan dağılmış teferruat, dallar budaklardır. Dalıyla budağıyla uğraşacağına, Allah’ın kitabıyla uğraş da onu öğren.

“–Fakat tahsil-i ilmin yanında edebi de öğren!” diyor.

Edepsiz olan tahsil fayda etmez insanlara. Bugünkü tahsil-i ilimde –gerek teferruatında olsun, gerek esasında olsun– edep yok!.. Edep olmayınca, ilimden fayda olmaz. İlmin faydası edebe bağlıdır.

Üçüncüsü de:

“–Takvâyı öğren evlâdım!” diyor.

Takvâ sahibi ol!.. Allah’tan korkuyu öğren! Bir polisin yanında, bir jandarmanın yanında, yahut bir şahsın yanında, bir kabahat yapmağa insan utanır, görürler diyerekten sıkılır. E, Allah-u Teàlâ’nın gördüğünü bilmez mi insan?.. O fenalığı yaparken, beni Allah görüyor diyemez mi insan?.. Bunu biliyor pekalâ… Ama, gaflet gözleri kapatıyor, bakıyorsun o fenalığı da işliyor. Onun için, Cenab-ı Hakk’a bu akşam çok yalvaralım da bize uyanıklık versin Allah…

Bu üç şeyi söyledikten sonra da diyor ki:

“–Oğlum!.. Geçmiş olan, selef dediğimiz Peygamber Efendimiz zamanındaki ve ondan sonraki olan tabiin devrindeki insanların hareketlerini öğren! Tetebbû et eserlerini!.. Onlar nasıl çalışmalar, nasıl mücahedelerde bulunmuşlar; nasıl ibadetlerde gayret göstermişler?.. Onlara uymağa çalış. Bid’atlerden kork, kaç… Bid’atlerden çok sakın!”

Nelerdir bid’at onu öğren… Giyiminde kuşamında, evinde, ve sair hat ve harekâtında Avrupa’yı değil, İslâm’ı taklid ederek yaşa!.. Avrupa’yı taklid ederek yaşamak kolay; paralar da çok… Fakat, İslâm’ı taklid ederek yaşamak zor.

“–Bununla beraber ilm-i hadis ve ilm-i tefsiri de çok oku! Tetebbû eyle onları!.. Kendini onlara uydurmağa çalış!”

alıntı

Resulullah s.a.v’e göre insanlarin en…leri

Mayıs 2, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

beyazgul19846g0tuht3.jpg

1- Ya Resulallah, ben insanların en âlimi olmak istiyorum.
– Allah’tan en çok korkan, insanların en âlimi olur.
2- İnsanların en zengini olmak istiyorum.
– Kanaatkâr olursan, insanların en zengini olursun.
3- İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.
– İnsanların en hayırlısı, insanlara menfaatli olandır. Sen de başkalarına yardımcı ol, en hayırlısı olursun.
4- İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum.
– Öyle ise kendin için istediğini başkası için de iste. Kendin için istemediğini başkası için de isteme.
5- Allah’a en yakın kul olmak istiyorum.
– Allah’ı çok zikret!
6- İyi hal ve ikram sahibi insan olmak istiyorum.
– Öyle ise Allah’a ibadet ederken O’nu görür gibi ibadet et. Sen O’nu görmesen de O seni görüyor zaten.
7- İmanımın mükemmel olmasını istiyorum.
– Ahlâkını güzelleştir. İmanın kemale ersin.
8- Allah’ın itaatli bir kulu olmayı istiyorum.
– O halde farzları ihmal etme. Tümüyle yerine getir.
9- Rabb’imin huzuruna günah kirlerinden temizlenmiş olarak çıkmak istiyorum.
– Cünüplük kirinden guslederken günah kirinden de gusletmeyi ihmal etme, tevbe, istiğfarla temizlen.
10- Mahşere giderken yolumun aydınlık olmasını istiyorum.
– O halde hiç kimseye zulmetme, kalbini kırma. Gücüne güvenerek hakkından mahrum etme ki, mahşerde yolun aydınlık olsun. Seni de kimse yolundan etmesin.
11- Rabb’imin bana merhametini arzuluyorum. Bana acısın istiyorum.
– Rabb’inin yarattığı insana ve bütün canlılara merhamet eyle. Sen burada merhametli olursan orada merhamete layık olursun.
12- Günahlarımın azalmasını istiyorum.
– Öyle ise tevbe, istiğfarını çoğalt. Bir daha yapmama konusunda azimli ol.
13- Rabb’imin rızkımı bol vermesini istiyorum.
– O halde abdestli çalışmaya devam et.
14- Ayıplarımın yüzüme vurulmamasını istiyorum.
– Sen burada kimsenin ayıbını yüzüne vurmazsan, orada da senin ayıbını kimse yüzüne vurmaz.
15- Günah kirlerinden ruhumu nasıl temizlerim?
– Gözyaşıyla. Gözyaşını rahmet gibi yağdır, ruhunu temizlemiş olursun.

Kenzü’l-Ummal