Arşivler

Mayıs 2007 ayı için tüm yazılar

Kurán-i Kerim’deki sure isimlerinin anlamlari

Mayıs 31, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

allahderimkw9.jpg

Kur-an’ı Kerim’deki Süre isimlerinin anlamları

1.Abese : “Yüzünü ekşitti.”
2.Adiyât : Nefes nefese koşanlar
3.Ahkaf : Yer adı
4.Ahzâb : Hizipler, gruplar, kabileler
5.A’la : Yüce, büyük, kutlu
6.Alak : Embriyo, ilgi, pıhtı
7.Ali İmran : İmran ailesi
8. Ankebût : Dişi örümcek
9.A’raf : Cennetle cehennem arası bölge
10.Asr : Çağ, asır, zaman
11.Bakara : İnek
12.Beled : Belde, kent, bölge
13.Beyyine : Kanıt, belge, aydınlık
14.Bürûc : Burçlar
15.Câsiye : Çöken, oturan
16.Cin : Cin, görünmeyen varlık
17.Cumua : Cuma, toplanma, topluluk
18.Duha : Kuşluk vakti
19.Dühân : Duman, sis, pus
20.En’am : Hayvanlar, davarlar
21.Enbiya : Peygamberler
22.Enfâl : Ganimetler, gelirler, vergiler
23.Fâtır : Yaratan, varlığın ilkelerini koyan
24.Fâtiha : Açılış, açan, özetleyen
25.Fecr : Şafak vakti
26.Felak : Tan yeri, yarılma, açılma
27.Fetih : Fetih, açılış
28.Fil : Fil
29.Furkan : Işıkla karanlığı, doğruyla eğriyi ayıran
30.Fussılet : “Ayrıntılı yaptı”
31.Ğaşiye : Bürüyen, örten, kuşatan
32.Hac : Ziyaret
33.Hadid : Demir
34.Hâkka : Geleceği kuşkusuz olan şey
35.Haşr : Haşir, toplama, diriltme
36.Hicr : Bir topluluğun adı
37.Hucurât : Hücreler
38.Hûd : Hûd Peygamber
39.Hümeze : Alaycılar, gıybetçiler
40.İbrahim : Hz. İbrahim
41.İhlâs : Samimiyet
42.İnfitâr : Açılma, yarılma, parçalanma
43.İnsan(Dehr) : İnsan(Zaman)
44.İnşıkak : Yarılma, ayrılma, kopma
45.İnşirah : Gönül ferahlığı, iç açılması
46. İsra : Gece yürüyüşü
47.Kaaria : Şiddetle çarpan
48.Kadir : Kadir Gecesi
49.Kaf : “Kaf” harfi
50.Kâfirun : Kafirler
51.Kalem : Kalem
52.Kamer : Ay
53.Kasas : Peygamberlerin hayat hikayeleri
54.Kehf : Mağara
55.Kevser : Kevser havuzu, yoğun güzellik ve iyilik
56.Kıyamet : Kıyamet
57.Kureyş : Kureyş Kabilesi
58.Leyl : Gece
59.Lukman : Hz.Lokman
60.Mâide : Sofra
61.Mâûn : Kamu hakkı, zekât, vergi
62.Meâric : Miraçlar, yükselme noktaları
63.Meryem : Hz. Meryem
64.Muhammed : Hz.Muhammed
65.Mutaffifûn : Ölçü ve tartıda hile yapanlar
66.Mücâdile : Hakları için savaşan kadın
67.Müddessir : Örtüsüne bürünen
68.Mülk : Mülk , yönetim
69.Mümin(Ğafir) : Mümin, (Affeden)
70.Müminûn : Müminler
71.Mürselat : Görevle gönderilenler
72.Mümtehine : İmtihan eden
73.Münafıkûn : İkiyüzlüler
74.Müzzemmil : Örtüsüne bürünen, köşesine çekilen
75.Nahl : Balarısı
76.Nâs : İnsanlar
77.Nasr : Yardım
78.Naziât : Çekip koparanlar, yay çekenler
79.Nebe’ : Haber
80.Necm : Yıldız
81.Neml : Karınca
82.Nisa : Kadınlar
83.Nûh : Hz. Nûh
84.Nûr : Işık
85.Ra’d : Gök gürültüsü
86.Rahman : Rahmeti bol olan
87.Rûm : Bizanslılar
88.Sâd : “Sâd”harfi
89.Saff : Saf tutmak
90.Saffât : Saf bağlayanlar
91.Sebe’ : Sebâ ülkesi
92.Secde : Secde
93.Şems : Güneş
94.Şuara : Şairler
95.Şûra : Şûra, toplu denetim
96.Tâhâ : “Tı” ve “Ha” harfleri
97.Tahrim : Haramlaştırma, yasaklama
98.Talâk : Boşama, boşanma
99.Târık : Târık yıldızı, tokmak gibi vuran
100.Tebbet : “Eli kırıldı.”
101.Teğabün : Aldatış ve aldanış
102.Tekâsür : Mal ve evlat çokluğunda yarış
103.Tekvir : Büküp dürme
104.Tevbe : Tövbe
105.Tin : İncir
106.Tûr : Tûr dağı
107.Vâkia : Olan, ortaya çıkan
108.Yâsin : “Ya” ve “Sin” harfleri
109.Yûnus : Hz.Yûnus
110.Yûsuf : Hz. Yûsuf
111.Zâriyât : Tozutup savuranlar
112.Zilzal : Zelzele
113.Zühruf : Süs-Püs
114.Zümer : Zümre

Anneme..

Mayıs 28, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

1wc1vd0wy8.png

Kıymetli anneciğim, ilk kucağına geldim. Hani hep hayal ederdin ya fıtratın gereği kucağında ağlayan bir bebek. Ben o hayalindeki bebeğin dünyadaki hâliyim. Ne o! Hayatın değişti galiba? İşin zormuş gibi davranıyorsun. Müjdeli bir zorluk anneciğim. Amel defteri kapanmayan bir anne olacaksın.

Kusura bakma ilk aylarım. Dünyaya zor alışıyorum. Biraz ağlayacağım. Bil ki anne hep senin günahının affı için ağlayacağım. Bu sıkıntıların hepsi bitecek. Fakat ben bir daha bebek olmayacağım. Şimdiki tatlı ağlamamı bir daha beceremeyeceğim.

Anneciğim, saate bakıp durma uyuyacaksın işte. Ne acele ediyorsun. Seni zorla ayakta tutuyorum. Bâri boş geçirme vaktini de Rabb’ine şükret. Dilinde hep onun adı olsun. Hem o ezberindeki, iman ve Kur’ân hakikatlerinden bana da oku. Odama o nurlu harfler yayılsın. Senin mahmur mırıltılarını duymak istemiyorum. O anlamaz o bilmez sanma. Nasıl ki sendeki süt kokusunu alabiliyorsam; nurun yayılan kokusunu da nefesimle alırım.

Bu gece çok uyandım, değil mi anneciğim? Niye yaptım biliyor musun? Hiç kimsenin uyanmadığı bir vakitte uyanık olasın diye. Âciz bir halde olsa bile “Allah’ım yine uyandı!” cümlesiyle bana hayat verenin adını anasın diye. Baksana anne ortalık ne kadar sessiz. Mahbûba giden yollarda trafik yoğunluğu yok. Haydi aç ellerini beraber yalvaralım. Sen söyle ben “ÂMÎN” diyeyim. Günahsızım, âcizim ama şefkatinle seni kendime hizmetçi yaptım. Bu şefkat beni yaratanın küçük bir zerresidir. Bu gecelerde benim ağlamamla uyan O’nun şefkatine sığın anneciğim.

O öyle bir şefkat ki, kan ve fışkı ortasından bana süt çeşmesi sundu. En derin duygularımla sana yalvarıyorum. Anne ne olur onu bana verirken abdestli ol. Sana verenin ikrâmı boldur. O bolluktan ben de faydalanayım. Bismillah demeyi unutma! Biraz dikkatli olsan, sağ tarafından başlasan daha iyi olmaz mı?

Bugün doktorum ne dedi biliyor musun? Yavaş yavaş ek gıdaya başla. Aman dikkatli ol anneciğim. Kendi ellerinle hazırladıklarından ver. Tembellik etme. Ben öyle şeffaf ambalaj falan istemem. Sadece sıhhatim için şüpheli olmasın tazecik koksun. Hem de hazırlarken Tahıyyât duâsı ve Kevser sûresini okursun. Ne kadar lezzetli olur.
Her defasında diretiyorum almamak için. Yine biberonumu sol elime verdin. Sağ elime versen de hem sünneti yaşasak hem de gıdamızı alsak olmaz mı? Âdetimiz ibadete çevrilir…

Üstümü başımı açtın yine herkesin içinde. Utanıyorum işte. Şu altımı temizlerken beni bir kenara alsan. Hem de açmadan bir “eûzu” çekip benim mânevi perdemi örtsen. Sen ne isen ben de öyleyim. Hayâ perdemi yırtma benim!

Ortalarda emeklemek istiyorum. Akşamki gezerek yediğim ekmeğin kırıntıları beni rahatsız ediyor. Keşke bir sofra serseydin de bunlar olmasaydı. Dökülmeseydi bereket taneleri. İşin çoktu ilgilenmek istemedin. Ben de her tarafa yaydım. Şimdi herhalde işin az. Aç süpürgeyi süpür. Çok yazık değil mi? Rabbimin nimetleri israf oldu. Şükredip ziyadeleşmesi gerekirken israf oldu bereket kaçtı.

Biraz çok söyledim herhalde birkaç mısra ile sözlerimi bitireyim anneciğim!

İlmin ile süsle beni
Amelinle besle beni

Doğru kullan şefkatini
Nesl-i âti bizden olsun

İstemem haram lokma
Zayıf olduğuma bakma

Çok zahmetli diye abartma
Ümmet-i âhir bizden olsun
 irfan mektebi dergisi

Kalbin ayari kacarsa

Mayıs 28, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

1jpg21dhoa5.jpg

Kalbin ayarı kaçarsa namaz insanı terk eder!Önce azaltır ziyaretlerini…

Ekstraları keser; günde yalnızca beş kez uğrar.

Sonra dörde indiriverir.

Sabahın o sağaltan bereket ikliminden mahrum kalırsınız.

İkindiler meşgaleye takılır, öğleyi de sürükler peşinden.

Akşam nazlı bir gelinin duvağının ardındaki tebessüm gibidir.

Kıymetini bilmez, zaman denen ırmağın akışına karşı müteyakkız olmazsanız, Sonunda o da göstermez olur yüzünü.

Yatsıyı yitirmek geceyi direksiz bırakmaktır.

Sabahı savsaklamanın gündüzü savunmasız bırakması gibidir bu.

Evrenin her an başınıza yıkılabileceğini duyumsarsınız alıp verdiğiniz her nefeste. “Oruçsuz neş’esiz” kalıverirsiniz sonra ortalıkta…

Bindiğiniz dalları kesmekten beter, beslendiğiniz kökleri kurutursunuz.

Namaz terk ederse sizi, sonunda oruç da bırakır.

Önce bir iki delik, sonra kalbura döner kalbiniz…

Namaz – oruç ikilisinin gurbetindeyseniz, reklâm vermeye cömert elleriniz, zekât vermeye cimrileşir. Oysa zekât verebilmek dünyanın en büyük bahtiyarlıklarındandır. Bunu hak etmiyorsanız, mahrum bırakılırsınız.

Verebiliyorsanız, hâlâ sevinecek, hâlâ avunacak bir şeyiniz kalmış demektir.

Her an, önceki mevzileri kazanma gücüne kavuşabilir;

Her an oruçla ve namazla ödüllendirilebilirsiniz.

Önce zekât vermenin heyecanı terk eder kişiyi.
Heyecanını yitirdiğiniz şeyi hepten yitik sayabilirsiniz.

“İmanın halâveti” yitince geriye kuru şekiller kalır.

Ruhu çoktan uçup gitmiş bir namazın,

içi çoktan boşaltılmış bir orucun,

esprisi kaybolmuş zekâtın,

anlamı kaymış haccın, cihadın ve kurbanın faydası mı, zararı mı çok kestirmek güçtür.

Yitiğinin bilincinde olursa insan, onu yeniden arayıp bulmak, yeniden kazanmak için harekete geçebilir.

Ya sahtesiyle değiştirilmiş kopya bir namaza, oruca, zekâta, cihada tutunmuşsa bir ömür!

Vah o kişinin haline!

Önemli Özellikleri ile Ashab-i Kiram

Mayıs 28, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

a9.jpg

Hz. EBÛ BEKR-İ SIDDÎK Peygamberlerden sonra insanların en üstünü
Hz. ÖMER Adâletin timsâli ikinci büyük halîfe
Hz. OSMAN Meleklerin bile hayâ ettiği halîfe
Hz. ALİ BİN EBÎ TÂLİB Allahın arslanı ve Resûlullahın dâmâdı
ABDURRAHMAN BİN AVF Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri
EBÛ UBEYDE BİN CERRÂH Cennetle müjdelenen ümmetin emîni
SA’D BİN EBÎ VAKKÂS Resûlullahın okçusu
TALHÂ BİN UBEYDULLAH İlk Müslüman olanlardan
ZÜBEYR BİN AVVÂM Cennetle müjdelenenlerden
ABBÂS BİN ABDÜLMUTTALİB Peygamberimizin amcası
ABDULLAH BİN ABBÂS Tefsîr âlimlerinin şâhı
ABDULLAH BİN AMR BİN ÂS Hadîs-i şerîf yazması ile meşhûr sahâbî
ABDULLAH BİN CAHŞ Uhud şehitlerinden
ABDULLAH EBUBEKRİ SİDDÎK Hz. Ebu Bekir’in oğlu
ABDULLAH BİN HANZALA Meleklerin yıkadığı sahâbînin oğlu
ABDULLAH BİN HUZÂFE Resûlullahın elçilerinden
ABDULLAH BİN MES’ÛD Kur’ân-ı kerîmi açıktan okuyan ilk sahâbî
ABDULLAH BİN ÖMER En çok hadîs bilen sahâbîlerden
ABDULLAH BİN REVÂHA Resûlullahın şâiri
ABDULLAH BİN SELÂM Bedir’de babasına karşı savaşan sahâbî
ABDULLAH BİN SÜHEYL Tevratta Resûlullahın alâmetlerini görüp Müslüman olan sahâbî :
ABDULLAH BİN ZEYD Sâhib-ül ezân
ABDULLAH BİN ZÜBEYR Medîne’de muhâcirlerden ilk doğan sahâbî :
ADİ BİN HÂTİM TÂİ Âilece cömert olan sahâbî
ÂMİR BİN FÜHEYRE Meleklerin defnettiği sahâbî
AMMÂR BİN YÂSER Şehîd oğlu şehîd
AMR BİN ÂS Meşhûr Arab dâhîlerinden
ÂSIM BİN SÂBİT Arıların koruduğu sahâbî
BERÂ BİN ÂZİB Kıblenin değiştiğini haber veren sahâbî
BEŞİR BİN SA’D Hz. Ebû Bekir’e ilk bîât eden sahabî
BİLÂL-İ HABEŞİ Peygamber efendimizin müezzini
BÜREYDE BİN HASİB Resûlullahın sancaktarı
CÂBİR BİN ABDULLAH Sahâbenin en çok hadîs bildirenlerinden
CA’FER-İ TAYYÂR Cennete uçarak giden sahâbî
DIHYE-İ KELBÎ Cebrâil aleyhisselâmın, şekline girdiği sahâbî
EBÛ DÜCÂNE Peygamber efendimizin fedâisi
EBÛ EYYÛB-EL ENSÂRÎ Mihmândâr-ı Resûlullah
EBÛ HÜREYRE En çok hadîs-i şerîf rivâyet eden sahâbî
EBÛ KATÂDE Resûlullahın süvârilerinden
EBU LÜBÂBE Tevbesi ile meşhûr sahâbî
EBÛ MÛSEL-EŞ’ARÎ Kur’ân-ı kerîmi en iyi okuyan sahâbîlerden
EBÛ SA’ÎD-İ HUDRÎ Çok hadîs rivâyet eden yedi sahâbîden
EBÛ SELEME Tek başına hicret eden sahâbî
EBÛ TALHÂ Resulullahın fedâisi
EBÛ ZER GIFÂRÎ Gıfarî kâbilsenin reisî
EBÜDDERDÂ Kâdılık yapan sahâbîlerden
ENES BİN MÂLİK Resûlullahın hizmetçisi
ERKAM BİN EBİ’L ERKAM Evi ilk vakıf olan sahâbî
ES’AD BİN ZÜRÂRE Câhiliye devrinde de tek bir Allaha inanan sahâbî
FEYRÛZ BİN DEYLEMÎ Yemenli sahâbîlerden
HABBÂB BİN ERET İlk Müslüman sahâbîlerden
HÂLİD BİN SA’ÎD BİN ÂS İlk Müslüman olan sahâbîlerden
HANZALA BİN EBÛ ÂMİR Meleklerin yıkadığı sahâbî
HUBEYB BİN ADİY Darağacında ilk namaz kılan sahâbî
HUZEYFE BİN YEMÂN Sevgili Peygamberimizin sırdaşı
Hz. HAMZA Şehîdlerin efendisi
KÂ’B BİN MÂLİK Peygamber efendimizin şâirlerinden
MİKDÂD BİN ESVED Resûlullahın süvârilerinden
MUHAMMED BİN MESLEME Resûlullah efendimizin fedâîlerinden
MUS’AB BİN UMEYR İslâmda ilk öğretmen
MU’ÂZ BİN CEBEL Helâl ve harâmı iyi bilen sahâbî
NEVFEL BİN HÂRİS Hâşimoğullarının en yaşlısı
NU’MÂN BİN MUKARRİN Eshâb-ı kirâmın meşhûr kumandanlarından
OSMAN BİN MAZ’ÛN Medîne’de ilk vefât eden muhâcir sahâbî
OSMAN BİN TALHÂ Kâbe’nin hizmetinde olan sahâbî
SÂBİT BİN KAYS Peygamber efendimizin hatîblerinden
SA’D BİN MU’ÂZ Ensârın en hayırlılarından
SA’D BİN REBİ Şehîd olurken nasîhat eden sahâbî
SAİD BİN ÂMİR Hz. Ömer’e benzeyen vâli
SÂLİM MEVLÂ EBÛ HUZEYFE Kur’ân-ı kerîmi en iyi okuyanlardan
SEHL BİN HANİF Eshâb-ı kirâmın okçularından
SEHL BİN SA’D Medîne’de en son vefât eden sahâbî
SELEME BİN EKVÂ Piyâdelerin en hayırlısı
SELEME BİN HİŞÂM Kardeşlerinin işkence ettiği sahâbî
SELMÂN-I FÂRİSİ Ehl-i beytten sayılan İranlı sahâbî
SEVBÂN Resûlullahın hizmetçisi
SÜMÂME BİN ÜSÂL Yemâme kabîlesi reisi
TUFEYL BİN AMR Işık Saçan Sahâbî
UBÂDE BİN SÂMİT Akabe bî’atlerinde kavminin temsilcisi olan sahâbî
UKBE BİN ÂMİR Eshâb-ı suffadan
ÜBEYY BİN KÂ’B Kırâati ile meşhûr sahâbî
ÜSÂME BİN ZEYD Resûlullahın çok sevdiği sahâbîlerden
ÜSEYD BİN HUDAYR Eshâb-ı kirâmın sancaktarlarından
VELÎD BİN VELÎD Kardeşleri tarafından işkence gören sahâbî
ABDULLAH BİN ATİK Medîneli ilk Müslümanlardan
ABDULLAH BİN ÜMM-İ MEKTÛM Peygamberimizin müezzinlerinden
ABBAS BİN UBÂDE Ensarın muhaciri diye tanınan sahabî
CÜVEYRİYYE BİNTİ HÂRİS Müminlerin annelerinden
EBU RAFİ Peygamberimizin azatlı kölelerinden
EBU SÜFYAN BİN HÂRİS Peygamberimizin süt kardeşi
FÂTİMA BİNTİ ESED Hz. Ali’in annesi
HACCAC BİN ILAT Mekkeli sahabilerden
HADİCE-TÜL KÜBRA Peygamberimizin ilk hanımı
HAFSA BİNTİ ÖMER Peygamberimizin hanımlarından
HÂLİD BİN VELİD Allahın kıIıcı lâkabı ile tanınan kumandan Sahâbî
HALİME HATUN Peygamberimizin sütannesi
HAMNE BİNTİ CAHŞ Peygamber efendimizin halasının kızı
HANSA HATUN Meşhur kadın şair sahabilerden
HASSAN BİN SABİT Peygamber efendimizin şairlerinden
HÂTİB BİN EBİ BELTEA Peygamber efendimizin elçilerinden
Hz. AİŞE-İ SIDDIKA Peygamberimizin hanımlarından
Hz. FÂTIMA Peygamberimizin en sevgili kerimesi
Hz. HASAN Cennet gençlerinin efendisi
Hz. HÜSEYİN Cennet gençlerinin seyyidi
Hz. REYHANE Peygamberimizin hanımlarından
HZ. SAİD BİN ZEYD Cennetle müjdelenenlerden
İKRİME BİN EBİ CEHİL Meşhur İslâm kumandanlarından
İMRÂN BİN HUSAYN Meleklerle konuşan Sahâbî
KÂ’B BİN ZÜHEYR Peygamberimizin hırkasını verdiği şâir Sahâbî
KATADE BİN NU’MAN Eshab-ı kiramın okçularından
MEYMUNE BİNTİ HÂRİS Peygamberimizin hanımlarından
MUĞİRE-TEBNİ ŞU’BE Meşhûr beş dâhiden biri olan Sahâbî
RİBİ BİN ÂMİR Eshab-ı kiramın elçilerinden
SA’D BİN UBÂDE Ensârın sancaktarlarından
SAFİYYE BİNTİ ABDÜLMUTTALİB Peygamberimizin halası
SAFİYYE BİNTİ HUYEY Peygamberimizin hanımlarından
SEDDAD BİN EVS Ailece müslüman olan sahabilerden
SEVDE BİNTİ ZEM’A Peygamberimizin hanımlarından
SÜRÂKA BİN MÂLİK Eshâb-ı kirâmın süvârilerinden
UKAYL BİN EBİ TÂLİB Hz. Ali’nin abisi
ÜMM-İ EYMEN Peygamberimizin dadısı
ÜMM-İ HABİBE Peygamberimizin hanımlarından
ÜMM-İ HÂNİ Hz. Ali’in kızkardeşi
ÜMM-İ HİRAM Hala sultan olarak tanınan kadın sahabi
ÜMM-İ RUMAN Hz. Ebu Bekir’in hanımı
ÜMM-İ ŞERİK Devsli muhacir hanım sahabîlerden
ÜMM-İ ÜMARE NESİBE HATUN Eshabın kadın kahramanlarından
VAHŞİ Yalancı peygamber Müseyleme’yi öldüren sahabî
ZEYD BİN DESİNNE Darağacından Resulullaha selam gönderen sahabî
ZEYD BİN HÂRİSE İlk îman eden köle
ZEYD BİN SÂBİT En meşhur vahiy kâtibi Sahâbî
ZEYNEB BİNTİ CAHŞ Peygamberimizin hanımlarından

Insana eziyet veren 9 sey

Mayıs 27, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

1eg9.jpg1-Kendi nefsi için dua edip ana-babası ve müminler içinde dua etmemek,
2-Camiye girip 2 rekat namaz kılmadan cıkmak,
3-Kabristan yanından gecerken onların ruhuna fatiha okumamak,
4-Cuma günü bir şehre girip o yerden cuma namazını kılmadan ayrılmak,
5-Semtlerine yerleşen alimleri ziyarete gitmemek,
6-2 adam bir araya gelip arkadaş olurlarda birbirlerinin ismini öğrenmeden ayrılmak ,
7-Meşru bir ziyafete davetli olupta gitmemek,
8-Gençliğini ilim ve ahlaktan uzak tutup tüketmek,
9-Komşusu aç olduğu halde kendisi tok halde yatmak

Empati

Mayıs 27, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

3d5416gx.jpg

Günümüzdeki önemli sorunlardan biri anlamak ve anlaşılmaktır.

Psikoloji biliminde empati olarak tarif edilen “kendini ötekinin yerine koyma durumu”nu ne kadar yaşayabiliyoruz?

İletişim sorunlarından söz ediyoruz, ilmen iletişim becerileri nasıl geliştirilir açıklıyoruz, ama pratik hayatta bu sorunu aştığımız söylenemez.

Modern hayatta hepimizin neredeyse ortak sorunu anlamak ve anlaşılmak.

Bir çoğumuz tanıklık etmişizdir, biri derdini anlatmaya başladığında, hatta daha cümlesini bitirmeden öteki kendi sorunundan dem vurmaya başlar.

Yani karşısındakini ne yeterince dinleme ne de duygusal olarak anlamaya çalışırız.

Ortaya çıkan tablo, görünüşte iletişim kuran, birbiriyle bolca konuşan insanlar ama dinleyen anlayan yok.

Ötekinin derdini saygıyla dinlemek gerçekten erdemdir.

Dinleyebilen insan başkasını hissen anladığını ve yardım etme arzusu taşıdığını bu davranışıyla daha baştan ortaya koyar.

Duanın insanı rahatlatan yanı esas itibarıyla duanın kabulünden ziyade kişinin onu duyan anlayan yüce bir varlığın olduğuna inanmasıdır.

Hatta bazen derdimizin çaresini bulmaktan öte dinleyen ve anlayan birini bulmak daha öncelikli ihtiyacımız olabilmektedir. Dolayısıyla iletişimin ilk şartı da dinlemesini bilmektir. Bunun için de “konuşurken, dinlerken gözümüzü ne kadar ruh dünyamıza çevirebiliyoruz?” sorusunun cevabı yani iletişim anında davranışlarımıza dair farkındalığımızı sorgulamamız gerekir.

Bazen kendimizi o kadar konuşmaya kaptırırız ki anı, duyguyu ve dokuyu kaçırırız. Bu yönüyle bakıldığında sorunların temelinde aslında “farkındalık” problemi yatmaktadır.

Kişi, duygu, düşünce ve davranışlarına kazanacağı farkındalıkla ne kadar dinleyici olduğunu fark edebileceği gibi ne kadar dinlenildiğini de fark eder.

Empati iletişimi arttırdığı gibi, ilişkileri düzenlemede de birincil unsurdur.
Ötekini anlamaya çalışmadan anlaşılmayı beklemek beyhudedir.

Empati kurmadan yaşanan ilişkiler ancak akıl hocalığı düzeyinde kalır, “ben sana dememiş miydim”den öteye gidemez.

Hepimiz akıl verilmesinden ziyade duygularımıza ortak olunsun isteriz.

Karşımızdakini anladığımızda, anlaşıldığımızı hissettiğimizde ilişkilerimiz samimi ve derin bir hal alabiliyor.

Ayrıca empatik duruş bireyi bencillikten kurtarır.

Zira kişi karşısındakine hassasiyet ve duyarlılık kazanarak sadece kendini hayatın merkezinde görmekten vazgeçerek gözünü ve kulağını diğerlerine de çevirebilir.

Bu yönüyle sadece psikolojik olarak değil, sosyolojik anlamda da empatinin önemi yadsınamaz.

Madem empati;

– dinlemeyi

– duyarlılığı

– samimiyeti

– derinliği

– hoşgörüyü beraberinde getiriyor.

O halde biraz daha empatik olmaya özen gösterelim.

Yasemin UÇAL
Psikolog

BeN!!!!

Mayıs 25, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

25161890dczx8.jpg

Ben…”

Diye sızlanmaya başladığımızda; “ben”in dışındaki her şeyi unuturuz.

Kâinat “ben”den ibaret olur.

Ne kadar önemliyizdir o an…

Ve ne kadar vazgeçilmez!

Topu topu bir hayatlık canımız varken…

Bir hayat…

Doğumla ölüm arasında…

Gittikçe daha hızlı geçen…

Her an bitmeye doğru giden…

Bir hayat…

Ve “Ben” duygusu…

İstediğin kadar “ben” diye sızlan…

Herkes sorar içinden ve asla sezdirmez karşısındakine; “Kimsin sen? Senden bana ne?”

Sahtekâr tebessümler… Sahtekâr dinleyişler…

•••

Sen ilk kandırılan değilsin.

Sen ilk yaralanan değilsin…

Sen ilk yarı yolda bırakılan değilsin…

Sen ilk “ayrılık” yaşayan değilsin…

Sen ilk derde ve belâya düşen değilsin…

Ve sen ilk aşık olan değilsin…

Sen ilk “üzülen” değilsin.

Ve aslında “sen” bir baksan aynaya…

“Ben” bir baksam…

Hiç…

•••

İlk insan ve ilk kandırılan… Kandırılma acısını ondan daha fazla kim yaşamıştır?

Ve bedeli cennetten çıkmak kadar büyük olmuştur? Ve Kabil Habil’i, yani, bir evladı, diğer evladını kıskançlıktan katlederken, kim onun kadar üzülmüştür?

İki türlü evlat acısı… Kim çekmiştir?

Ve evladın Baba’ya güvenmemesi. Ve bir eşin, kocasını yarı yolda bırakması… Nuh Aleyhisselamın imtihanı… Oğlu Kenan’ın gemiye binmemesi… Eşi Vaile’nin kavminin reisine, Nuh Aleyhisselâm’ı çekiştirmesi…

Kim böylesine yaralanmıştır? İhanete uğramıştır?

Ya Hazret-i İbrahim?

Sevgili eşini ve sevgili oğlunu ilâhî bir buyrukla çölün ortasında bırakmak zorunda kalışı…

Hazreti Hacer’in, arkasından “Bizi burada yapayalnız kime bırakıyorsun?” sorusu…

Ama “ilahî bir buyruk” olduğunu öğrendiğinde, tevekkülle teslimi…

Hangi anne bebeğiyle çölün ortasında kalmaya razı olmuştur.

Yapayalnız…

Hangi baba bırakmaya?

Ve kardeşlerin yanlışta birleşip, bir başka kardeşi kuyuya atmaları… Yani ölüme…

Kim Hazreti Yakup kadar hasret çekmiştir.

Kim Hazreti Yusuf kadar meşakkat?

Ve kim Züleyha gibi aşık olmuştur; üstelik yaratılmışların en güzeline…

Ve kim onun gibi mahcup olup, onun gibi kavuşmuştur?

Kim?

Sonra…

Hazret-i Eyyub…

Malını, mülkünü ve evladını bir anda kaybedip…

Derdin, belânın, hastalığın en ağırına…

Kim onun gibi sabretmiştir?

Kim onun sevgili hanımı Rahime gibi, şehirden kovulduklarında yıkılmamış, eşine bakmaya devam etmiştir.

Hangi kadın?

Ve kavminin Hazret-i Musa’ya çektirdikleri?

Her an vazgeçmeleri…

Her an şüphe duymaları…

Her an akıl almaz ve edep dışı isteklerle bunaltmaları…

•••

Ve yaratılmışların en üstünü… En güzeli…

En…

Sevgili Peygamberim…

En çok çile çekeni…

Anlatamam…

•••

Rabbimizin bütün elçileri, bütün sevgilileri, doğmakla ölmek arasındaki kısacık hayatları kurtarmak için gelmişler…

Ve o hayatlara ibret olsun diye acıyı, ihaneti, kandırılmayı, terk edilmeyi, hastalığı, derdi, belâyı yaşamışlar…

“Ben” değil, “hiç” olduğumuzu anlatmışlar…

“Hiç” olunca “sevgili” olunacağını anlatmışlar…

•••

Anlamış mıyız?

•••

Acı, çile, ihanet, ayrılık, aşk, hüzün, hastalık, zarar, ziyan, hasret, felâket…

Anlayalım diye, en zorunu, uygulamalı olarak göstermişler…

Hiç “Ben…” dememişler…

Anlamış mıyız?

Alinti x

Seyyid M. Saki Erol-Rehbersiz akil felakettir

Mayıs 25, 2007 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

merkatsevgiyolcusuva5.jpg

M.Saki EROL(REHBERSİZ AKIL FELAKETTİR)

 


Eğer gerçek müminler iseniz Allah’a ve Resulü’ne itaat edin’ (Enfal / 1)Allahu Tealâ Hazretlerinin insanoğluna lutfettiği en önemli nimetlerden biri de akıldır. İnsanı diğer canlılardan ayıran bu özellik sayesinde iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt ederiz. Medeniyetler kurmada, savaşta, barışta; işte, evde, okulda, kısacası hayatın her safhasında kullandığımız, yararlandığımız bir dayanaktır akıl. Doğru kullanılırsa insanlığa hizmet eder, yanlış kullanıldığında ise insanlık için felakettir.

Hem tarihe, hem de günümüze göz attığımızda görülen manzara o ki; insanlar, akıl nimetini yeterince doğru kullanamamışlar. Aslında geçmişe dönmeye pek gerek yok, yaşadığımız dünyanın hali ortada. Cinayetler, tecavüzler… Gerek ferdi planda, gerekse toplumsal bünyelerde yaşanan türlü yıkımların altında eziliyor insanoğlu. Bugün insanlığın içinde bulunduğu bunalım ve karmaşa, hayranlık uyandıran teknolojiyi üretmiş olsa bile, aklın tek başına yeterli olmadığını açıkca gösteriyor.

İnsanoğlunun bu zaafını ezeli ve ebedi ilmiyle bilen Allahu Tealâ, onu yeryüzüne gönderdiği andan itibaren hak ile batılı ayırdedip, doğru yolu bulsunlar diye kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Cenab-ı Mevla, peygamberleri vasıtasıyla insanlara, güzeli-çirkini, iyiyi-kötüyü, doğruyu-eğriyi ve hayrı-şerri öğretmiş ve insanın dünyadaki vazife ve haklarını açık olarak bildirmiştir. Böylece hem dünya hayatında, hem de sonrasında huzur ve mutluluğa ulaşmanın yolunu göstermiştir. Allahu Tealâ insanları yarattıktan sonra kendi başına bırakıp, mükemmel birer model olarak peygamberleri göndermeseydi, insanlık doğru yolu bulamazdı.

İlahi mesajın sonuncusu Kur’an-ı Kerim, son elçi de Hz. Peygamber (A.S.) Efendimizdir.

O Peygamberler Peygamberi’nin gönderildiği döneme bakılırsa; insanların kendi elleriyle yapıp ilah diye taptıkları putlar ve bu temel yanlış üzerine kurulu bir hayat modeli. Ticari meta gibi görülen kadınlar, diri diri gömülen kız çocukları. Kölelik ve daha nice vahşetle dolu bir hayat…

Bugün olduğu gibi o gün de akıl vardı elbette. Eğer akıl tek başına iyiyi, güzeli bulabiliyor idiyse, bütün bunlar niçin oluyordu?

O gün insanlık, yaşadığı vahşet ve karanlıktan Allah’ın Rasulü etrafında kenetlenerek nasıl huzur ve aydınlığa ulaştıysa, bugün ve her devirde yine aynı şekilde kurtuluşa erebilecektir. Eğer bunun dışında bir yol olsaydı, bunca zamandır insanlık bunu bulur, aradığı huzura kavuşurdu. Oysa bugüne kadar hangi felsefe, hangi fikir ve İslam’ın dışında hangi din bunu sağlayabildi? Ve niçin bugün fertler ve toplumlar böylesine bir bunalımın pençesinde kıvranıyorlar?

Dün olduğu gibi bugün de İlahi Mesaj’a ve o mesajı hayatla bütünleştiren şefkatli elçinin yoluna hava kadar, su kadar muhtacız. O sebeple Sünnet kavramı büyük önem taşıyor. Şu veya bu sebeple bu kavramı eleştirmek yerine, ancak ona sarılarak, öğrenip bugüne taşıyarak, iki cihanda huzura erebiliriz. Peygamber ahlakını model, o modeli yaşayabilmek için de Sünnet’i esas almadıkça yeryüzünde huzur, ahirette mutluluk bulma imkanı yok!

Allahu Tealâ: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah’a ve Rasulüne uyun” (Enfal, 24) buyuruyor.
Şimdi hayat bulma zamanı. Yaratıcımıza, O’nun içimizden seçip gönderdiği rahmet peygamberine sımsıkı sarılma zamanı. Peygamber varisi rabbani alimler etrafında Allah’ın rızasına yol bulmak için kenetlenme zamanı.

Hepimizi kovalayıp durmakta olan ölüm bizi yakaladığında çok geç olacak!..

Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.

Muhammed Saki Erol