Arşivler

Haziran 2010 ayı için tüm yazılar

Menzil bizim köyümüz

Haziran 18, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Menzil Bizim Köyümüz
Oy Oy Seydam Oy
Durmaz Akar Suyumuz
Sultanim Aman

Sultan Oglu Sultandir
Oy Oy Seydam Oy
Her tarafi Nurdandir
Sultanim Aman

Biz Yanina Varinca
Oy Oy Seydam Oy
Degisiyor halimiz
Sultanim Aman

HAKK’a bakan yüzün güzel olsun.

Haziran 4, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı
HAKK’a bakan yüzün güzel olsun

Niyazi Misrî k.s. Hazretleri, Irfan Sofralari adli eserinin bir yerinde, sözlerine “ey seyyar!” diye basliyor.
Seyyar, Necmeddin-i Kübra k.s. Hazretleri’nin dervisana verdigi  bir isim.
Seyyar, gökyüzünde bir noktada sabit durmayip, sürekli yörüngesinde ilerleyen yildiz anlaminda.

Bu söz Allah yolcusu dervisler için de kullaniliyor. Sunun için ki, Efendimiz s.a.v.’in, “bir mü’minin iki günü birbirine esitse ziyan içindedir.”
hadisi, müslümanlarin seyyar olmasi gerektigini ortaya koymakta. Buna göre, yerinde sayan, yol gitmeyen ulema ve sufiler seyyar olamazlar. Yalnizca yerinde sabit duran bir lamba kadar ışık verirler.

Iste dervisleri seyyar olarak niteleyen Niyazi Misrî k.s. Hazretleri buyuruyor ki:

“Ey seyyar! Ayin, bir günese bir de halka bakan yüzü vardir. Ayin günese bakan yüzü tamdir. Ne artar, ne eksilir.
Dünyada insanlara bakan yüzü ise ayni kalmaz. Kalinlasir, büyür, dolunay olur, küçülür kaybolur.”

“Oysa ay, dünya gibi gökte duran yuvarlak bir küredir. Verdigi isik günesin isigidir. Ayin kendinde büyüme küçülme yoktur.
Büyüyüp küçülme isigindadir. Bize bakan yüzünün eksik görülmesi günese bakan yüzünün tamamligina zarar vermez.”

“Insanoglu kendisini ay gibi düsünmelidir. Çünkü insanoglunun da iki yüzü vardir. Hakk’a bakan yüzü ve halka bakan yüzü.
Insanin Hakk’a bakan yüzü ayin günese bakan yüzü gibi olmalidir. Ne isigi, ne parlakligi noksan olsun; ne büyüsün, ne küçülsün.
Kalb-i selim, marifet, muhabbet ve ask-i ilâhi ile azamet-i ilâhiyyede sabit kalsin.”

“Halbuki insanoglu, ayin insanlara bakan yüzü gibidir. Hakk’a bakan yüzü mamur olmasi gerekirken, halka bakan yüzü mamur olmus,
Hakk’a bakan yüzü ise bozulmustur. Insanlara bakan yüzüyle iltifat eder, ikram eder, riya yapar, çirkini güzel gösterir, noksani tam gösterir.
 Elemi ve yeisi muhabbet; günahini itaat diye gösterir. Bundan dolayi da Hakk’a bakan yüzünün isigi noksan olur.”

“Sen böyle olma. Hakk’a bakan yüzünde eksiklik olmasin. Halka bakan yüzünde yamali elbise, elinde ibrikle Imam-i Gazalî gibi ol.
Bu bir noksanlik degildir. Varsin alem sana mecnun desin! Sen, Hakk’a bakan yüzünü güzel et.”

Iste Hak adami böyle söylüyor. Ama biz, bütün bu hikmetli nasihatlerin aksine, ne yazik ki, halka bakan yüzümüzü ihya ederiz.
Riyakârlik ile insanlara aziz görünür, amelimiz azken amel-i salih sahibi, yalanimiz, zulmümüz çokken itimada sayan görünmeye çalisiriz.
Böyle davranislarin Hak yolcusu olmaya çalisanlarla bagdasmadigi ise asikâr.

Elbette yasarken güzel ahlâkin geregini yerine getirir ve insanlara iyi davraniriz. Ama “seyyar”
olanlarin gitmeleri gereken bir yol, ermeleri gereken bir maksudlari var.

Öyleyse halka bakan yüzümüzü mamur etmeye degil, Hakk’a bakan yüzümüzün kâmil olmasina çalismamiz lazim gelir.

Mehmet Ildirar Semerkand Dergisi