Arşivler

Ocak 2010 ayı için tüm yazılar

Offff… sevda

Ocak 30, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı
Offfff…

Çöllerin yağmuru, baharın yazı, gecenin gündüzü, gülün bülbülünü beklediği gibi bekler sevenler kavuşacakları o anı…

Ağyar girmez araya her şey toz pembe gelir insana. Güneşin doğduğu andan batışına kadar, yorgun düşen bedenin…

uykuya dalmasına ve uykuda bile rüyalarında yaşatır seven sevdiğini günlük bir liste şeklinde her dakika…

Sevdadır acıdır kahreder insanı. Gün gelir ağlatır gün gelir güldürür, ama ağırdır taşımak yükünü…

Türkülerde yaşanır, ahh lar çektirir yakarda kavurur taşıyamaz olur bazen insana verdiği acının bedelini. Kara sevda dedikleridir bu tabiki. Şimdi eşine pek rastlanmayan sevdanın acısıyla hastalanıp bi çare toprağa düşenlerin ve ölümüne yemin edenlerin hikayesidir…

Mehtabın parlaklığı, denizdeki o eşsiz dalga sesleri ve dağların zirvelerinde yaşanır sevda dedikleri. Öyle bir yaşanır ki…

dünyanın güzellikleri saçılsada önüne değişmez sevdiğini kim gelirse gelsin önüne.
Bir offf çektirirki insana sesi çağlayan gibi göklere yükselir. Yudum yudum düğümlenir içtiği su boğazına. Yemek yerken dalarsa gözleri sevdiğinin simasına, yutkunamaz doymuş kadar olur yüreğinden geçirdiği hayallerin girdabına…

İşte gerçek sevda budur arkadaş. Gözyaşıda olur, hasrette olur, sıkıntıda olur ama yaşatılır bir ömür gerçek Aşklar. Maddi yöne bakılmaz manevi yönden değer biçilir, İyi günde kötü günde yürünür bu yolda…
Kimi zaman dikenli çamurlu yollar çıkar insanın önüne, kimi zaman güller açar güneş doğar aydınlanır karanlık dünyamızdaki ışıklar…

Sev arkadaş. Ama yürekten candan sev. Ağlatma yalvartma diz çöktürme hiç bir zaman. Öyle bir sevki öyle bir yaşatki sevdanı…

Leyla ol Mecnun ol Kerem ol Aslı ol…Ol ki onlar gibi yaşayasın asırlar boyu…

Yüreğinizdeki sevda eksik olmasın…
Yüreğinde sevda olanlara selam olsun…

Agyara-kapa-aynilesme kardesimizin bir yazisidir..
Kendisi gecenlerde kafile dönüsü Malatya yolundaki kazada hakkin rahmetine kavusmustur.
Ona Allah cc. tan rahmet yakinlarina da sabirlar diliyoruz.
www.bilvanis.net

Hatme duasi ve Türkce anlami

Ocak 29, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

HATME DUASI
Elhamdulillâhi Rabbil-Alemin.
Elhamdulillâhi hakka hamdihi ve senâihi vessalâtu vesselâmu ala hayri halkihi Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn.

-ALLAHumme belliğ ve evsil misle sevâbihi hazihil hatmetiş -şerifetil- mubareketi badel kabûli minna bil fadlı vel kerem hediyeten minna vasileten ila ravdeti menbais sıdki vessefa eşrefil vera Hazreti Seyyidina Muhammedinil Mustafa (SALLAHu Teâlâ aleyhi vesellem ve ila ruhi).

-Kullin min alihi ve evladihi ve ezvacihi eshabihi ve etbaihi ve zurriyetihi ve muhacirihi ve ensarihi (RidvanALLAHu Teâlâ aleyhim ecmain ve ila ruhi).

-Kullin min sadati silsileti tarikatil aliyyetin Nakşibendiyyeti vel Kadiriyyeti ve Sehreverdiyyeti vel Çestiyyeti vel Kubreviyye (KaddesALLAHu Teâlâ Esrarahum Ecmain ve ila ruhi)

-Şeyhina ve melazina ve kıdvetina ve imamina ve imami tarikati zil feydilcari ven nurissari eşeyhil behail Hakki vel hakikati veddin Hazreti Eşşeyh Muhammedinil Uveysiyyil Buhariyyi Elmağrufi bi Şahi Nakşibend (KaddesALLAHu sırrehu ve ila ruhi).

-Menbail mearifi vel kemali seyyidis sâdâti Esseyid Emir Kulâl (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-El mukbili aleyke velimasi vakennasi Eşşeyh Muhammedinil Baba semmasi (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-El valihi fi muhabbeti mevlahul ganiyyi Elmarufi bi Hazreti Azizan Hâce Aliyyir Ramiteni (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-El muridi anil muradid dunyeviyyi ve uhreviyyi Hazreti Eşşeyh Mahmudinil Inciriyyil Fağnevi(kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-El Mutessellihi anil hicabil beşeriyyi Hazreti Eşşeyh Arifir Rivegeri (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Kutbil evliyai ve burhanil esfiyai kamiid bidati muhyis sunneti şeyhil meşaihi Mevlana Hazreti Eşşeyh Abdulhâlık-i Gucduvanî (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Kutbil hakkani el Gavsi semedani Eşşeyh Ahmedil faruki serhendi el ma’rufi bil Imami Rabbani el Muceddidi li el fisâni(kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Kutbi dairetil irşadi gavsissakaleyni alessadadi essâiri fillah erraki-ssacidi zilcenâhayni Hazreti Diyaeddin Mevlana Hazreti Eşşeyh Halid(kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Menbail hilmi venurizzelami El hadi beynel aşairi Vel akvami Hazreti Siraciddinillezi Zehere min halefi Seyyidil enam Mevlâna Hazreti Esseyyid Abdullah (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Şeyhinel Gayrullezi bihinet tebaha Mevlanel ve kuri kubdil irşadi vel medari Hazreti Şihabiddin Mevlâna Hazreti Eşşeyh Seyyid Taha (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Sultanil Kuberail mutekaddimine Kıdvetil kuberail muteahhirine Gavsil Ammeti Vel haifin Kutbil eimmeti vessalikin Muğisil musteğisine Munisil ğurebai vel Aşikine Mevlana Şeyhinel Kamilil Mükemmilil uveysiyyi Mevlâna Hazreti Eşşeyh Seyyid Sibğatullahil Arvasi (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Sultanil arifine kutbil aktabil vasıline El muteşerrefi ila Rabbihim alel vechil ehakki nasiriş şeriatil ğarrai kamiil Bidatid darrai Müceddidi asaris selefi vettabiine ve mumehdihi bunyani Tarikatil Halefi vellahakine el mutesserrifi Alel itlak ellezi Lem yure lehu nezirun badet tefehhusifil afaki Katiin nisbeti anil mubtedit TAĞI Mevlâna şeyhinel Mukemmili Hazreti Eşşeyhi Abdurrahmanit Taği (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Şeyhi Şeriati ve şehabzi tarikati ve burhanül hakikati el fani Fillah Vel Baki Billah El Mü’tasımi Bi Hablillah Mevlâna şeyhinel kamilil mükemmili Hazreti Eşşeyh Fethullah (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Camii kemalatil evliyail evveline ve mecmail adabı ve fuyudatil ağirine umdetil Islami ve müslimine umudil meşaihi bi ecmeıhim vessalikine davis semavati vel aradıyne siracil milleti veddini kehfid duafai vel mesakine kutbil e-immeti ves salikine Sultanil Aşikine Mevlâna Şeyhinel Kamilil Mükemmili Hazreti Eşşeyh Muhammed Diyauddin(kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Varisi makamatil evliyai vel arifin imamil müminine umdetil abidiyne ves Salikine muzhiriş şeriatil ğarrai muhyit tarikatin Nakşibendiyyetil beydai el Mutesellihi anil hicabil insiyyi el hazini li sırrıl menaviyyi Mevlâna şeyhinel kamilil mükemmili Hazreti Eşşeyh Ahmedil Haznevi (kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Sultanil cazibine Nuru hidayetil vasıline kutbil Ferdi lil Alemine naşiri Meslekil Ahmediyyeti fer’i şeceretiil Muhammediyyeti piri tarikati Nakşibendiyyeti Sahibis seciyyetil Mahmudiyyeti Essaki Min hıyadil bahaiyeti nasibil alamid Diniyyeti muhyi asari kubbari selefi vettabiine metleil himemi bil yakini Men heci saadeti lil musaddıkine Mevlâna Şeyhinel Kâmilil Mükemmilil üveysiyyil Bilvanisi Mevlâna Hazreti Eşşeyh EsSeyyid Abdülhakim el Hüseyni(kaddesALLAHü esrarehüm aleyh ve ila ruhi)

-Sultanil müslimine vel müstecirine ve tacil mensurine ve muhibbil mahbubine ve meşaril müsteşerine ve irşadil mürşidiyne ve sırrıs sadıkiyne bihidayeti Rabbil Alemine el fatihi kunuzel ilmi ve dini el mustakırrı niş şeriatil ğarrai muhyit tarikatın nakşibendiyyetil beydai Mevlâna Şeyhinel Kamilil Mükemmili Bilvanisi Mevlana Hazreti Eşşeyh Seyyid Muhammed Raşid El Hüseyni(kaddesALLAHü sirruhu ila ruhi)

-Mecmei amalil müslimin kutbil faiziyne sikkatul mütekiyn ve siletil mütevekiliyn sahibi sehaveti vel kerameti lil alemin kesirül muhabbeti lil mütevadiin sahibi şeriati ve Tarikatı Nakşibendiyeti mevlayi ve şeyhi ve seyyidi ve senedi ve menbihi temesukihi ve aleyhi itimadi ve bihi iftihari ve minhu istimdadi kurretul ayni mevlana şeyhinel kamilim mükemmil üveysiyyil Bilvanisi Mevlana Hazreti Eşşeyh es-Seyyid Abdülbaki’l Hüseyni (kaddesALLAHü esrarehüm aleyh ve ila ruhaniyeti)

-Küllin mines sadati vel hulefai vel muridine vel muhibbine vel mahbubine vel mensurine vel muntesibine ilahazihit tarikatil aliyyeti ve sairit turuki.

-ALLAHumme cal misle sevabiha mektuben fisahifeti amali küllin verfabiha derecati küllin ve ali biha fi alai ılliyyine menzileti küllin vezidna biha muhabbeten inde cenabi küllin ve efid aleyna min berekati küllin veetmim lena süluke hazihit tarikatil aliyyeti vevefikna limardati Şeyhina ve imtisali evamirihi ve ictinabi menahihi verzuknel bekae bike ba’del fenai fike ala kıdemi sadatinas salikine fiha.

-Alahümmeğfir lena hatayana veclibna ila mehabbetike bi muhabbeti evliyaike verzuknet tevfike vel istikamete ala dinike ve taatike birahmetike ya erhamerrahimine (amin velhamdulillahi Rabbil alemin).

Türkçe Meali

Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan ALLAH (c.c.)(cc) ın adıyla başlarım
hamd Alemlerin Rabbine sana ve layık vechine
Hamd ALLAH (c.c.)’a mahsus salât ve selam mahlukatın hayırlısı Hz. Muhammed (s.a.v) (SAV)
ve aline ve sahabei kiramların hepsinin üzerine olsun
Ey ALLAH (c.c.)’ım yapmış olduğumuz mübarek Hatme-i Şerifi bizden kabul ettikten sonra Fazlu Keremin ile Ravda-i Mutaharenin doğruluğun Takvanın sahibi Hazreti Muhammed (s.a.v) Mustafa (SAV)nın ruhuna bizden hediye olarak kabul buyur.
Ulaştır ve vasıl eyle
Hazreti Muhammed (s.a.v) Mustafa (SAV) sonra ailesininhepsinin evlatlarının zevcelerinin sahabelerinin ve onlara tabi olanların zürriyetlerinin ve muhacirinin ensarın (ALLAH (c.c.) onların hepsinden razı olsun Ruhlarını vasıl eyle)
Bütün sadatı izamınki Ali Nakşibendi tarikatı sadatının ve ve kadiriye ve suhreverdiyeve çeşitiye ve kübreviye tarikatlari sadatının ruhlarını vasıl eyle.
(ALLAH (c.c.) onların hepsinin sırlarını takdis buyursun.)
Şeyhimiz sığınağımız imamımız ve akan feyiz sahibi ve nurusirayet edici dinin gerçekleri Hak ve Hakikatleri tezyin edici Nakşi Tarikatının rehberi Hazreti Şeyh Muhammedinil Üveysi buharinin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Marifetlerin ve kelamın kaynağı sadatın efendisi Seyyid Emir Külâl (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

İkbali ve mutluluğu mündelerine bütün insanlara verip onları ALLAH (c.c.)’a yönelten Şeyh Muhammedinil Babasemmasi’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Ganî olan ALLAH (c.c.)’ın muhabbetinde kaybolmuş HAZRETİ AZİZAN diye bilinen Aliyyir Ramite’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

ALLAH (c.c.) için dünya ve ahiret muratlarından yüz çeviren Hazreti Şeyh Mahmudil inciriyyil Fagnevi’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

beşer perdesinden sıyrılmış Hazreti Şeyh Arifi Rivegeri’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

evliyanın kutbu ALLAH (c.c.) dostlarının delili; bid’atları kıran sünnei ihya eden Hazreti Şeyh Abdülhalikı Gücdüvani’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Hak ve adalette tabi kutup ALLAH (c.c.)’ın ezeli kuvveti ve kudreti üzerine tecelli etmiş Gavs Eşşeyh Ahmet Farukiyyi Serhendi İmamı Rabbani olarak tanınan birinci binin yenileyicisinin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

İrşad dairesinin kutbu doğru yol üzrindeki ins ve cinin gavsı ALLAH (c.c.) yolunda seyri sülûk eden ALLAH (c.c.)’a rükû ve secde eden zahiri ledün ilmlerinin sahibi Hazreti Diyaeddin Efendimiz Şeyh Halid’in (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Güzel ahlakın kaynağı ve karanlıkların nuru aşiretleri ve kavimleri idayet nuruyla atdınlatıcı dinin yıldızı öyleki Rasulü Kibriya’nın halefi Efendimiz Seyyid Abdullah’ın (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Efendimiz şeyhimiz manevi yönden kayırıcımız onunla iftihar ettiğimiz himmet ve irşat edici kutbumuz dünü aydınlatıcı efendimiz Hazreti Seyyid Taha’nın (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Geçmiş büyüklerin büyüğü sonraki büyüklerin önderi umumun ve ALLAH (c.c.)’dan korkanların Gavsı bu yolun imamlarının ve saliklerinin kutbu yardım isteyenlerin yardım edicisi gariplerin ve aşıkların yeislerini giderici efendimiz şeyhimiz kamil olgun ve üveysi kutbumuz Hazreti Şeyh Sıbgatullahi Ervasi’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Ariflerin sultanı vasıfların kutuplarının kutbu fenaya mutlakaerişmiş. Salikleri terbiye edici Rabbine ulaştırıcışeriatı garranın yardım edicisi zarar verici bid’atları kaldırıcı Selefi Kiramın ve onlara tabi olanların eserlerini yenileyici ve tarikatın esaslarını ihya edici ve tabi olanlara yol gösterici ve aradıktan sonra onun benzeri görülmediği tarikatta bid’a koyan ve tuğyan eden kişiden nisbet kesici efendimiz şeyhimiz kamil ve mükemmil Şeyh Abdurrahman’ı Taği’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Şeriat bilgilerinde üstad tarikaın önderi hakikat yolunun delili fenafillah ve bekabillah makamına ulaşan ve ALLAH (c.c.)’ın ipine sarılan efendimiz şeyhimizin şeyhi Mükemmil Hazreti Eşşeyh Fethullah’ın (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Geçmiş evliyaların kemalatını ve edeplerinin hepsini ve geleceklerin feyizlerini toplamış ve islamın ve müsümanların kuvveti şeyhleri ve saliklerinin diğeri yer ve gök ışığı millet ve dinin lambası zayıfların bütün miskinleri esirgeyici imamların sül’uk edenlerin kutbu aşıkların sultanı efendimiz kamil ve mükemmil Şeyh Hazreti Muhammed’in (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Evliyaların makamlarının varisi Mü’minlerin imamların abidlerin ve saliklerin dayanağı şeriatı garayı açıklayan nuri tarikatı nakşibendiyeyi yeniden canlandıran insanlara mahsus fani perdeleri açarak manevi sırlara hazine olan efendimiz kamil mükemmil şeyh Ahmed-el Haznevi’nin(ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Cezbe sahiplerinin sultanı Hakka ulaşanların nuru alemlerin kutbu Ferdi Ahmed-i mesleğini neşredici Hz. Muhammed'(sav)in serecesinin bir dalı tarikatı nakşibendiyenin piri hakikatlara susamışlara Bahaeddin Nakşibendinin. havuzundan su dağıtan güzel ahlak sahibi din bayrağını diken geçmiş büyüklerin ve ona tabi olanların eserlerini canlandıran yakin ve onlara himmet kaynağı kendisini tasdik edenlere saadet rehberi olan efendimiz şeyhi kamil ve mükemmil bilvanisli Şeyh Seyyid Abdülhakim Hüseyni’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Müslümanların sultanı ona sığınanların sığınağı kurtuluşa erenlerin baştacı ve sevgililerin sevgilisi istişare isteyenlerin manevi müsteşarı ve mürşitleri irşad edici Rabbül Aleminin hidayetiyle doğru yola gidenlerin sırlarını ve ilim hazinelerinin açıcısı Şeriatı Garrada karar kılmış istikamet sahibi nurlu tariki nakşibendiyeyi canlandırıcı bilvanisli Hazreti Eşşeyh Esseyyid Muhammed Raşidil Hüseyni’nin (ALLAH (c.c.) sırrını yüceltsin ruhuna vasıl eyle)

Müslümanların emellerini kendisinde toplayan kurtulmuş olanların kutbu mutekilerin tutanağı tevekül edicilen vesilesi müslümanlarda cömertlik ve keramet sahibi mütevazılere muhabbeti çok olan şeriatın ve nakşibendi tarikatının sahibi efendim şeyhim dayanağım bağlandığım ve güvencim üzerine olan ve sebebi iftiharım hertürlü yardımı kendisinden aldığım iki göz bebeğim efendimiz şeyhi kamil ve mükemmil serverimiz bilvanisli Hazreti Eşşeyh Esseyyid Abdülbaki Elhüseynil Buhari’nin (ALLAH (c.c.) O’nun yüksek sırlarını ali kılsın. Ruhaniyetlerine vasıl eyle)

Bütün sadatlar halifeler müridler bunları sevenler ve bunlarca sevilenler bu ali tarikata ve diğer tarikatlara mensub ve muntesil olanların ruhlarına vasıl eyle.
Ey ALLAH (c.c.)’ım bu hatmeyi bizden kabul buyur ve hasıl olan sevabın mislini cümlesinin amel defterine yaz. her birinin derecelerini alayıilliyyine mazhar buyur.
Her birinin varacağı makamı yükselt onların muhabbetini indinde arttır. onların feyzlerini bereketlendir ve yüksek tarikat yolunda bizlerin feyizlerini tamamla ve bizi şeyhimizin rızasına muvaffak kıl. O’nun emrine imtisale(boyun eğmeye) nehiylerinden kaçmaya muvaffak eyle.
Bizi bekabillah ile rızıklandır. fenafillah oldukları sonra bu yolun yolcularının birleştikleri yerde bizi buluştur.
Ey ALLAH (c.c.)’ım bizleri hatamızdan dolayı mağfiret buyur ve muhabbetine celbet.Evliyaların muhabbeti ile dinde istikamet ve muvaffakiyetli taatle Sen’in rahmetinle rızıklandır. Rahman ve Rahim olan Sensin.
AMİN

Gavsi Sani ks .den :Vakif Nedir?

Ocak 25, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Gavs-ı Sani Hz. (k.s.) vakıf görevlileriyle yaptıkları bir toplantıda sordular:

– Sofileer vakıf nedir?

Sofilerden başka başka cevaplar geldi.
Kimisi “vakıf Allah rızası için kurulmuş yerlerdir” dedi.
Kimisi ” Allah’ın kullarına yardım amaçlı kurulmuş yerlerdir” dedi.
Kimisi ” İhtiyaç sahiplerine yardım amaçlı kurulmul yerlerdir” dedi..
 velhasıl farklı farklı cevaplar verildi..

Gavs-ı Sani Hz. hepsini sabırla dinlediler,
Ama hiçbiri Sâdâtın istediği cevabı veremedi.
En sonunda sordukları soruyu kendileri cevapladılar.

Mübarek ellerini göğüslerinin üzerine koyarak buyurdular:

– Sofileer..vakıf biziz.
Biz kendimizi, mllarımızı, canlarımızı, hayatlarımızı bütün Ümmet-i Muhammed ‘e vakfetmişiz.
Sizi de buna davet ediyoruz..
Kime vakıf görevi verilmişse o kişi bilsin ki;
Onun ameli doğrudan Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in ameline ortaktir..

www.dervisler net

-“Yalnız çalismanizi istiyoruzki Hz Peygamberin(sav) keyfi gelsin.”

-Sofiler siz arı gibi vızıldayın,biz balı göndeririz

-“Küfür deniz gibi olmuş çok fazlalaşmış. Sizde çok çalisacaksiniz, çok gayret edeceksiniz.

-“Çalisirken de niyetlerinize dikkat edeceksiniz. Sırf Allah(c.c) rızası için olacak. Allah (c.c) rızası olmazsa olmaz, mümkün değil. Sizde Allah(c.c) rızası için Efendimiz (s.a.v) ümmeti için, tariki Nakşi için çok çalisacaksiniz. Efendimiz (s.a.v) “Ameller niyetler iledir” buyurmuştur.”

-“ Çalismalarimizi yaparken sadece “kal-kil” (söylemekle) olmaz. Söylediklerinizi yaşayacaksınız. Şeriata çok dikkat edeceksiniz, edebe, adaba aykırı hareket etmeyeceksiniz. Kimi hocalar camide iki saat sohbet ediyor, bir tesiri olmuyor. Çünkü söylediklerini yaşamıyorlar. Şah-ı Hazne’nin (k.s) bir oğlu vardı. Çok alimdi. Bir gün dedi ki “ Baba bu sefer de bana izin ver de ben cemaate sohbet edeyim.” O da “Tamam yavrum” dedi. Bir iki saat sohbet etti, sonra Şah-ı Hazne (k.s) “kamet getirin” dedi. Herkes cezbelendi, kendinden geçti.”

-“Bu hizmetlerde sadatlara ortak oluyorsunuz. Hem de bir dükkana ortak olmak gibi değil, fabrikaya ortak olmak gibidir. Siz bir insana sohbet ederseniz, o insan namaza başlarsa, tövbe alırsa, onun yaptığı bütün ibadetler sizin hanenize de yazılır. Kıldığı namaz, çektigi virtler hepsi size ve Peygamber (s.a.v) efendimize ve bütün sadatlara yazılır.”

-“Biz bu dergiyi (Semerkand yayınlarını) dini İslam için, insanların eğitimi için, hem de tekkenin ihtiyaçlarını karşilamak için çikariyoruz. Sofiler geliyor çorba lazım, ekmek lazım, yatak lazım, bunlar için para lazım. Parasız olmuyor, dünya için de çalismak gerek, hizmetin devamı içinde paraya ihtiyaç vardır, bunun gibi dünya için çalismak ameli salihtir.
Yoksa bize para lazım değil.

Biz malımızı, canımızı, devletimizi (malımızı mülkümüzü), elbisemizi sofilerin ayaklarının altına atmışız. Bu tarikatı aliyenin gayesi hizmettir.

Peygamber (A.S.)’ın yolunda çalisiyoruz, siz bizim dergimiz için çalisiyorsunuz. Biz sizden memnunuz. Gavs (K.S.A.) buyuruyor, onun zamanında bir hırsız varmış, çevre köylerden bal çalarmis, sen bu balı nerden alıyorsun demesinler diye içinde arı olan bir kovan da çalip getirmiş. Arılara demiş ki siz vız vız yapın ben balı bulup getiririm. Sizde vız vız yapın, sadatlar size himmet eder, sadatlar da himmet çoktur. Siz ne kadar gayret ederseniz o kadar himmet gelir.”

-“Gavs (K.S.A.) bu hadise binaen sabah kalktığında elbiseyi giyerken, abdest alırken işe gitmeden önce; “Ya Rabbi sizin için çalisiyoruz, siz Rezzak-ı mutlaksınız, çalismasak da rızkımızı verirsin. Sen çalismayi vacip kılmışsın. Ailem için çoluk çocugum içi çalismayi vacip kılmışsın, bu vacip görevimi yerine getirmek için çalisiyorum.” böyle niyet etse akşama kadar camide ibadet etmiş, vaktini secdede geçirmiş gibi sevap alır. İslam güzel ahlaktır. İbadet yalnız namaz değildir. Namaz kılmak çok mühim, her müslümanın yerine getirmesi gerekmektedir. Yoksa Allah teala azap eder. Güzel huylu olmak, yalan konuşmamak, sağlam çalismak, bunlar ameli salihtir.”
Çalışmak lazım, sadatın yolundan ayrılmamak lazım, gayret göstermek lazım. Onların yolundan ayrılmamak lazım. Evlattır, daima ters giderse baba ona bir defa bakar, iki defa affeder, üç defa affeder, hata hata , olmaz.

*İnsan, hatasız olmaz.Hatasız,meleklerdir.Hatasız,Peygamberlerdir.
Şeytan, nasıl hata yapmış. Hata değil, Allah (cc) istedi. Allahu Teala (cc) nın cennetten kovmasına sebep olmuş. Hatalar, bilmeden, unutarak olursa,sadatlar ona bakmaz. Nefisle, kibirle yapılırsa olmaz…

Ibadetlerin özü duadir-M.Saki Erol

Ocak 25, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Yaratılışımızın gayesi, Mevla’ya kulluk ve ihlasla ibadet etmektir. Dua ise ibadetlerin özüdür. Allah’a boyun eğmek, gönülden Hakk’a yönelmektir. Kulun yaratıcısı karşısında acziyetini ortaya koyması, kulluğunu ispat etmesidir. İnsanın kalbinden süzülüp gelen yalvarışın, yakarışın dil ile ifadesidir. İlahi huzura sunulan bir dilekçedir, kulun derdini yüce Rabbi’ne açmasıdır.

Darda kalanların can simidi ve en son ümidi olan dua, her durumda yapılabilecek özel bir ibadettir. Nasıl her ibadetin bir usul ve adabı varsa, başlı başına bir ibadet olan duanın da bir takım usul ve edepleri vardır. Arifler, “Usul olmadan vusul olmaz”, “Edebi korumayana dost perdeyi açmaz” demişlerdir.

Duanın kıblesi Arş-ı Azam’dır. Arş-ı Azam ise Allah Teala’nın azametini ve saltanatını temsil eder. Kainatın kalbi olan Arş-ı Azam, ilahi hükümlerin icra makamıdır. Arş, duaların yükseldiği ve kabul edildiği yerdir. Her kul için semada Arş’a açılmış kapılar vardır. Tövbe kapısı, dua kapısı, rahmet kapısı, rızık kapısı, amellerin arz kapısı gibi. Bu kapılar, insan ölene kadar kapanmaz, yeter ki insan onlardan içeri girmesini bilsin.

Dualarımızı Arş’a yükseltecek ve ilahi huzurda kabulüne vesile olacak usul ve edepler şunlardır: Duayı süslemeli ve ilahi huzura sunulmaya hazır hale getirmeliyiz. Bunun için dua yaparken mümkünse abdestli olmalı, yüzümüzü kıble tarafına çevirmeliyiz. Elleri semaya doğru açmalı, duadan önce Allah Teala’ya hamd etmeli, O’nu güzel isimleri ile yüceltmeliyiz.

Duanın başına Allah’ın Habibi Hz. Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) güzel ismini eklemeli, ona salat ve selam ile duayı süslemeliyiz. Sonra kusurlarımız için istiğfar edip boyun bükerek yüce Rabbimiz’in rahmetine ne kadar muhtaç olduğumuzu halimizle dile getirmeli ve peşinden duaya geçmeliyiz. Duayı bitirirken de yine Allah Teala’ya hamdetmeli ve Efendimiz’e salavat getirmeliyiz. Dua için mübarek zaman ve mekanları güzel bir fırsat bilmeliyiz.

Bütün vakitlerde dua edilebilir, ancak dua için en güzel zaman ihtiyaç anıdır. İçine düşülen herhangi bir sıkıntı, musibet, hastalık, darlık, kuraklık, kıtlık, yalnızlık, korku, stres, manevi bunalım, gönül darlığı, kalp katılığı, şiddetli vesvese ve günahlara meyil anları dua kapısını çalma zamanlarıdır. Ayrıca farz namazlardan sonra, gecenin son üçte biri içinde, seher vakitlerinde yapılan dualar, ilahi huzura hemen yükselir. Zulme uğranıp kalbin mahzun olduğu anlarda ve Allah için yolculuk yaparken yapılan dualar da en makbul dualardandır. Maddi veya manevi bir sıkıntıya düşünce iki rekat hacet namazı kılıp peşinden dua ve istiğfar etmek sıkıntının kalkması için güzel bir vesiledir.

Bunlar duanın Arş’a yükselmesi ve kabul görmesi için zahiren dikkat edilecek vazife ve edeplerdir. Bir de işin özünü oluşturan edepler vardır. Onları şu şekilde özetleyebiliriz: İbadetlerin özünün dua olduğunu yukarıda ifade etmiştik. İnsan önce duasız kulluğun olamayacağını ve ilahi dostluğun kazanılamayacağını bilmelidir. Dua, kulluğu en güzel şekilde ifade ve ispat eder. Çünkü insanın her an ihtiyaç içinde olduğunu bilmesi ve muhtaç olduğu her şeyi sebepli veya sebepsiz olarak yaratacak yüce Yaratıcı’ya yönelmesi en büyük kulluktur. Bunu bilmek ve O’na yönelmek farzdır.

Dua kapısı hepimize açık

Dua, ümit, sevgi ve gönül hoşluğu içinde yapılmalıdır. Çünkü kendisinden bir şey istediğimiz yüce Zat, bizim hakiki dostumuz ve sahibimizdir. O bize gönlümüz kadar yakındır. Kalbimiz O’na yöneldiğinde ve dilimizden derdimiz döküldüğünde bizi dinlemektedir. Bize kendisinden istemeyi O emretmiştir. “Benden isteyin ki size vereyim” demiştir. Güzel kulluk ve samimi dua edenlere cenneti müjdelemiş, kibirlenip dua ve ibadetten kaçanlara cehennemi hazırlamıştır. (Mümin, 60)

Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) belirttiği gibi yüce Rabbimiz öyle zengindir ki, kendisinden istendikçe hoşnut olur. Kapısı herkese açıktır. Bütün kullara her istediklerini verse hazinesinden hiçbir şey eksilmez. Yüce Allah, affedilmek isteyeni affeder, hidayet isteyeni hidayete ulaştırır, sıhhat ve afiyet isteyeni rahatlığa kavuşturur, rızık isteyeni genişliğe çıkarır, ateşten korunmak isteyeni cehennemden uzaklaştırır. Sevgi ve rızasını isteyeni rahmetiyle destekler, cennet yoluna sevk eder. Kısaca kendisinden isteyeni seven, her istenene gücü yeten yüce Rabbimiz’den bir şey isterken devamlı sevinçli, ümitli ve mütevazı olmalıyız. Bir arifin dediği gibi, eğer Allah kullarına vermek istemeseydi, “Benden isteyiniz” buyurmazdı.

Dua eden boş çevrilmez

Duada samimi ve ısrarlı olmalıdır. “Bir kere istedim verilmedi” demek yanlıştır. Allah Teala’dan bir şey istemek kendi başına bir ibadettir. Her ibadete en azından on sevap verilir. Rasulullah (s.a.v): “İnsan, ‘Ben Allah’tan istedim de bana isteğim verilmedi’ demediği ve istemeye devam ettiği müddetçe istediği kendisine verilir” (Müslim, Tirmizi) buyurmuştur.

Efendimiz’in (s.a.v) şu müjdesi duaya sarılmak için yeterlidir: “Allah Teala, yeryüzünde dua eden hiçbir Müslümanın isteğini boş çevirmez, muhakkak bir karşılık verir. Ya kulun isteği şeyi verir, ya onun yerine kendisinden bir kötülüğü defeder ya da isteğinin karşılığını ahirete saklar.” (Tirmizi, Hakim, Müstedrek)

Bazen istediklerimiz verilmez

Allah, devamlı kendisine yalvaran kullarını çok sevmektedir. Bu nedenle bazen kulunun istediği şeyi geciktirmektedir. Çünkü bu samimi yalvarmalar en güzel zikir çeşididir. Demek ki kul Rabbi’nden bir şey ister, Rabbi onu dinler, ancak verilecek şeyi yüce Rabbi tercih eder. Bu bir hastanın durumuna benzer. Hasta doktoruna seslenir, ondan bir şeyler ister. Şefkatli doktor bu sesi işitir, fakat bazen hastanın istediğini değil, başka bir şeyi verir. Çünkü hastanın iyiliği ondadır.

Kısaca “Ey Rabbim!” diyen hiçbir kul eli boş dönmez. Duada en önemli nokta kulun kimden ne istediğini bilmesidir. Dilin ucuyla değil, kalbin içiyle dua etmelidir. Çünkü kalp ile yüce Yaratıcı arasında gafletten başka bir perde yoktur. Ne mutlu o mümine ki, devamlı dua ile Allah’ın rahmet kapısını çalmaktadır. Başka bir kapı olmadığının farkındadır.

M.Saki EROL

www.nasihatler.net

Gavsi Sani Hz ks zikir hakkindaki sohbetleri -2

Ocak 25, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Tövbe aldıktan sonra tövbenizi bozmayın. Bir insan üç gün kumarbaz ile gezse kumarbaz, sarhoş ile gezse sarhoş olur. Aynı şekilde bir insan üçgün evliya ile gezerse evliya olur. Kendinize dikkat edin, biz de size dua edeceğiz.

Sofinin Nakşibendi olması için en az beş bin vird çekmesi lazım. Ancak vird çektikten sonra Nakşibendi olur.

Nasıl ki, bir işçi o gün işe geldiğini bildirmek için karta basıyor yevmiyesi yazılıyorsa aynı şekilde sofi virdini çektiği zaman karta basmış gibi olur.

Sofi kendisi hatmeye girdi ama virdini çekmediyse yalnızca kendi hatmesinin sevabını alıyor., diğer hatmelerden sevap alamıyor. Eğer virdini çekmişse dünyanın neresinde hatme yapılıyorsa onların hepsinden sevabını alır.

Kalp bir çocuk gibidir, kalbe ne öğretirsen o da onu söyler. Yeni dillenen çocuğa nasıl mama, baba demeyi öğretiyorsan, kalbe de “Allah Allah” demeyi öğretmen gerekir. Onun ağzının olduğunu düşüneceksin ve Allah dediğini düşüneceksin, Allah demeye zorlayacaksın. Çok değil üç ay, beş ay sonra kalbin Allah demeye başlayacaktır. Gayret etmek lazım.

Kalp iki kısımdır: Kalb-i hayvani ve Kalb-i insani. Kalb-i hayvani bir et parçasıdır, bu hayvanlarda da bulunur. Kalb-i insani ise, o et parçasının içinde bir nurdur. Günahlardan dolayı o nur, Arş-ı A’la’da dokuz bin yıllık mesafedeki bir ağaca yapışır. Ancak kalp zikrullahla temizlendikren sonra yerine döner.

Allah’tan başka bir şeyi vird esnasında düşünmek gaflettir. Mürşid, Allah’ın yarattığı (dağ, deniz v.s) hiçbir varlık ve hiçbir şahıs düşünülemez. Sadece Allah Celle Celaluhu düşünülür.

Virdlerinizi sağlam çekin, ara vermeyin. Bir çekip bir çekmemek kalbi tahriş eder. Nasıl ki doktorun verdiği ilacı bir alıp bir almazsanız faydası olmaz bu da öyledir.

Her fırsatta kalbinizi zorlayın. Yatarken, otururken, kahvaltıyı beklerken, dilinizi damağınıza yapıştırın, (ders olarak çektiğiniz virdin haricinde) sayı tutmadan ve dilinizi oynatmadan “Allah” deyin.

Kalbinize Allah dedirtmeye çalışın. Bir müddet sonra kalp zikre geçer. Fakat biz zikrin çokluğunda değiliz. Biz zikrin huşu ve hudusundayız. Zikir huşu ve huduyla çekilmez, gafletle çekilirse nefse bir şey olmaz.

Vird,zikir kalbin kirini pasını temizler. İnsan günah işlemeye başlayınca kalp yara alır. Bu durum odanın içinde yanan bir sobaya benzer. Soba devamlı yana yana boruların içi kurum bağlar, temizlenmezse zamanla boruları tıkar, dumanı geri teper, odanın içindekileri zehirler ve öldürür. Aynen bunun gibi, zikirde kalbin isini (kurumunu) temizler.

Gafletle vird çekmeyin, önce gafletten uyanın. Gafletle değil yirmi sene, yüz sene bile çekseniz hiçbir şey olmaz, fayda bulamazsınız. Tat da alamazsınız. Fakat hakiki vird çeken bir kimse öyle bir lezzet alırki, virdinin bittiğine üzülür.

Hakiki , gerçek rabıta ve zikir zulmeti atar, sofi başka türlü zulmeti atamaz. Gafletsiz zikir çekmek için evvela günlük yaşantınıza dikkat edin. Yediğiniz içtiğiniz şeyler, konuştuğunuz kişiler, namazınız, abdestiniz,  alış verişiniz dürüst olması lazımdır.

Virdi zor çekmenin veya çekememenin sebepleri şunlardır:
Haram nazar, günahlar, haram yiyecek, zulmetli gıda, gıybet, televizyon, kötü arkadaş, dünyaya meyil, ehl-i dünya ile ünsiyet, ailevi huzursuzluk, gafil birinin bulunduğu ortamda oturma, yirmidört saat dünya ile meşgul olma. Bunlar varsa ne kadar zikir yapılırsa yapılsın, istenen faydayı sağlamaz.

Zikir çekilmezse kalbe Allah’ın (c.c) nuru gelmez. Ya ne gelir? Şeytanın vesvesesi gelir ve Allah’ı unutturuncaya kadar (vesvese) devam eder.

Virdini bir gün çekmeyen sofi, 90 gün geriye gider. Yani üç ay önceki hali ne ise o hale döner. Bir de ne az ne fazla, verilen sayıda çekmek lazım. İlacı az alırsanız faydası olmaz çok alırsanız zararı olur.

Sofi üç gün zikir çekmezse kalbi hasta olur. Beş- on gün, bir- iki – üç ay, dört ay zikir çekmezse kalbi (iyice) hasta olur ve ölür. Zikir kalbin hakkıdır.

Kur’an okumak gibi ibadetler insana sevap kazandırır; ancak kalbin tedavisi zikirle olur. Lafza-i Cêlal zikri kalbi tedavi eder. “Uykum var, canım istemiyor, yorgunum” diyerek zikir çekmemek olmaz. Zikri devamlı, ara vermeden (her gün) ve yarımda bırakmadan gafletsiz çekmek lazım.

Vusulsüzlük, usulsüzlüktendir.

Sadatların himmeti yanında, okyanuslar bir zerredir.

Gavs-ı Sani Hazretleri (K.S)

Iyiligin pesinden gelen imtihan

Ocak 19, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Salih bir zat vardı …
Çok cömertti …
Elinde avucundakileri muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen fakirler olursa, onlara belli etmeden, başkalarından kendi adına borç alır fakirlere hediye ederdi .

Bu zat bir gün hastalanır, yatağa düşer Hastalığı gittikçe artar Bunu duyan alacaklılar, onun ölüm döşeğinde olduğunu düşünerek başucuna dikildiler..

Salih zat bundan son derece utanmış, rahatsız olmuştu Asık yüzlü, sıkıntılı tiplerle çevrili olması onu üzmüştü Bir şeyler söylemek istedi ancak, bize para gerek, nasihat değil, diye susturuldu…

Bu sırada dışarıdan helva satan bir çocuğun sesi duyuldu Salih zat, bir adamına seslenerek helvaları satın alıp ziyaretçilere ikram etmesini istedi Görevli, çocuğun tepsisindeki bütün helvaları aldı Ziyaretçilere ikram etti..

Herkes abus çehrelerle helvaları yediler Çocuk gelip helvaların parasını istedi Salih zat, “Evlat bunları bana borç olarak yazar mısın?” deyince çocuk tek kelime söylemeden dışarı çıktı, 50-100 metre ileride bir ağacın altına oturup sessizce ağlamaya başladı…

Tesadüfen oradan geçmekte olan şehrin valisi onu gördü, yanına gelip başını okşadı, niye ağladığını sordu Çocuk olup biteni anlattı, o zata edebimden bir şey diyemedim ama, “Ben bunları zaten borç olarak almıştım, nasıl ödeyeceğim, evime nasıl para götüreceğim?” diye ağlıyorum dedi Vali, hasta yatan salih zatı yakından tanıyordu Çocuğun parasını ödedi ..

Çocuğa içi altın dolu yedi sekiz kese altın vererek gidip o salih zata vermesini söyledi. Altınlar eve gelince alacaklıların neşesi yerine geldi. Herkes alacağını tahsil etti Ancak böyle aniden paranın gelmesine de bir anlam veremediler. Salih zat şu cevabı verdi: “Ben sıkıntı içindeydim Siz de sıkıntı içindeydiniz Buna bir de çocuğun üzüntüsü eklendi.
Çocuğun edebi, tek kelime etmeden gitmesi, işi çözdü Allahü teâlâ o masumun ihlası, edebi hürmetine sıkıntıları giderdi İmtihanı kazanan o masum oldu ….

Alacaklılar utanıp paraları tekrar vermek istediler Ancak kabul etmedi. “İnsan bir iyilik yaptığında samimiyetinin belli olması için peş peşe imtihanlardan geçirilir. Hatta iyilik yaptıklarından küfranı nimet görür Eğer sabrederse iyiliğinin karşılığını kat kat alır. Sizler bir iyilik yaptınız Ama sabredemediniz. Eşyanın hakikati görüldükten sonra pişman oldunuz…

Kaplarin agzini örtmek müstehabdir.

Ocak 13, 2010 Tarihinde usluu Tarafından yayımlandı

Kapların Ağzını Örtmek Müstehabdır
 

İslâm Dini, insanın ruhuyla, kalbiyle meşgul olduğu kadar onun bedeniyle de ilgilenir; sağlığını tehdid eden şeyleri yasaklar; ona sıhhat ve zindelik kazandıran şeyleri mübah kılar. Böylece koruyucu hekimliğe fazlasiyle önem verir.

Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, Allah’ın insanlığa son rahmet hediyesi ve en son mesajının tebliğatçısıdır. Allah’tan alır öyle konuşur. Kendiliğinden bir hüküm koymaz, kendi keyfine göre bir şeyi helâl veya mübah saymaz. O, onbeş asır önce bulaşıcı hastalığa neden olan mikrop ve virüsleri, koli ve benzeri basilleri dikkate alarak koruyucu hekimlikle ilgili yetmişin üstünde emir ve tavsiyede bulunmuştur. Onlardan biri de, özellikle içinde yiyecek ve içecek bulunan kapların ağzını kapalı tutmamızı emretmesidir.

O’nun bu emrini yansıtan ve müctehid imamlar için istidlal kaynağı olan hadîsler şöyledir:

“Ashab-ı Kirâm’dan Câbir b. Abdillah (r.a.)’dan yapılan rivâyette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu söylemiştir:                                               

“Gönden mamul su kabının ağzını iple sıkıca bağla ve Allah’ın ismini an; kabın üzerine örtü ört, Allah’ın ismini an, isterse bu ört­men onun üzerine bir çubuk koymanla olsun (ihmal etme)!”

Müslim’in yaptığı rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöy­le buyurmuştur:

“Kabı iyice örtün, su kabının ağzını iyice bağla­yın. Çünkü yılda öyle bir gece var ki onda veba (bulaşıcı hastalık yapan mikrop) iner de üzerinde örtü (kapak) olmayan bir kaba, ağzı sıkıca bağlı olmayan bir su kabına uğramaya görsün mutlaka onun içine o vebadan iner (girer).”

Hadis-i şeriflerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmakta­dır:

1- Su ve gıda maddesi konan kapların ağzını örtmek sünnet­tir. Açık bırakmak mekruhtur.

2- Kapların gerek ağzını örterken, gerek açarken Allah’ın is­mini anmak, Bismillah demek sünnettir.

3- Bulaşıcı hastalık yapan veya insan sağlığını tehdîd eden şeylerden korunmaya çalışmak, tedbir almak ve sonra da Allah’a güvenip dayanmak sünnettir.

4- Veba, kelimesi, bulaşıcı hastalıkların genel adıdır. Resû­lüllah (a.s.) Efendimiz: “Yılda bir gece var ki, o gecede veba iner..” buyurması, çok anlamlıdır. Kadir gecesi ramazan ayında gizlen­diği gibi, salgın hastalık yapan mikropların hangi gece ineceği, kap­lara gireceği belli değildir. O halde her gece inebilir endişesiyle kapları iyice örtmek gerekir. Böylece Kadir Gecesi ne kadar feyizli ve bereketli se, salgın hastalık yapan mikroplar da o nisbette kırıcı, öldürücü ve yıkıcıdır.

5- İslâm Dini ve Onun Peygamberi ondört, onbeş asır önce salgın hastalık yapan, insan sağlığını tehdid edip tehlikeye düşü­ren mikroplara, virüslere “veba” tabiriyle dikkatleri çekmiştir.

Müctehid imamların ve diğer ilim adamlarının istidlal ve gö­rüşleri:

a) Müctehid imamların hepsi içinde yiyecek ve içecek bulu­nan, kapların örtülü tutulmasını, özellikle geceleri açık tutulmamasını sünnet kabul etmişler; ancak onlardan az bir kısmı bunu müstehab olarak   vasıflandırmışlardır.                 

b) İlim adamlarımızın hemen hepsi Resûlüllah (a.s.) Efendi­miz’in uyarıcı ve öğütleyici hadislerinin ışığı altında koruyucu hekimliğin bazan sünnet, bazı hallerde vâcib, bazı hallerde farz, bazı hallerde de müstehab olduğunu söylemişlerdir.

Salgın hastalık tehlikesi doğuran veya ölüme sebep olan tehlikelere karşı korunmak farzdır. Bunun dışında insan sağlığını kısmen tehdîd edip ihmal edildiği takdirde tehlikeli sonuçlar doğurabilen konularda tedbir almak vâcibdir. Gusletmek, abdest almak farzdır. Haftada hiç olmasa bir defa banyo yapmak, yemekten önce ve sonra elleri iyice yıkamak sünnettir. Abdest alıp yatağa uzan­mak müstehabdır.

Bu misalleri çoğaltmak mümkündür, ne var ki kitabımızın hacmi müsait değildir. O bakımdan genel kaide niteliğinde bazı misal­ler vermekle yetinmeyi uygun gördük.                       

Konuyla ilgili diğer rivayetler ve tahliller:                           

“Kapını kilitle ve Allah’ın ismini an. Çünkü gerçekten şeytan kilitli bir kapıyı açamaz. (Yatarken) çıranı söndür ve Allah’ın is­mini an. Kabının üzerini ört, isterse üzerine koyacağın bir çubukla olsun (ihmal etme) ve Allah’ın ismini an. Su kabının ağ­zını iyice bağla ve Allah’ın ismini an…”

“Şüphesiz ki şeytan hiçbir kilitli yeri açamaz, ağzı bağlı hiçbir su kabına giremez ve örtülü hiçbir kabı açamaz. Ve gerçekten fasıkcık (fare, haşere ve mikrop) insanların üzerine evlerini yakıp yakıp tutuştururlar!”

Câbir  (r.a.)’dan yapılan rivayette demiştir ki:

“Resûlüllah (a.s.) Efendimizle beraber bulunuyorduk. İçmek için su istedi. Oradakilerden bir adam, “size hurma şırası içireyim mi?” diye sordu. O da:

“evet” deyince adam bütün gücüyle çıktı ve çok geçmeden içinde hurma şırası bulunan bir bardakla geldi… Resûlüllah (a.s.) Efendimiz ona:

“Üzerine koyacağın bir çubukla bile olsa onu örtseydin ya!” buyurdu.

Naklettiğimiz bu hadîslerin sıhhati üzerinde tartışan olmamış­tır. O bakımdan farklı görüş ortaya koyan da pek yoktur.

Resülüllah (a.s.) Efendimiz, koruyucu hekimlikte ümmetini aydınlatırken, konumuzu teşkil eden hadîslerde özellikle üç şey üze­rinde durmuştur:

1- İçinde yiyecek veya su bulunan kapların ağzını örtülü bu­lundurmak.

2- Bir yere gidildiğinde veya uykuya yatıldığında kapıları ki­litlemek.

3- Lâmba, çıra ve benzeri şeyleri söndürüp öylece uyumak veya evden ayrılmak.

Bu tedbirlerin yanısıra bir de mânevi koruyucu vasıfta olan ikinci bir tedbiri telkin etmiştir: Belirtilen hususlarda tedbir alır­ken Allah’ın ismini anmak (Bismillah) demek… Allah’ın ismini an­mak, koruyucu meleklerin gelmesini sağlar. Bu da gösteriyor ki, biz Allah’ı hatırlayıp ondan yardım istediğimiz takdirde, tedbir alıp kendisine yönelen kullarını rahmet melekleriyle korur. Ne yazık ki, insanların çoğu Allah’ın bu yüksek inayet ve rahmetinin teza­hüründen haberi yoktur.

Kaynak: Ahkam Hadisleri ..